I got a letter from your lawyer.
Ben, senin avukatından bir mektubu aldım.
And you got one from mine.
Ve sen, benimkinden bir oldun.
They say It's gonna be final.
Onlar, onun, son olacak olduğunu der.
Once we sign that dotted line.
Biz, o noktalı çizgiyi işaret ettiğimiz andan itibaren.
We'll I guess we'll get our freedom.
Biz ben, bizim, bizim özgürlüğümüzü alacak olduğumuzu tahmin edeceğiz.
And a so called fresh new start.
Ve sözde taze yeni bir başlangıç.
But when you take half of everything.
Ama senin, her şeyden kısmen aldığın zaman.
You'll be taking half my heart.
Sen, benim kalbimin yarısını alıyor olacaksın.
Our love got lost somewhere in life's complications.
Bizim sevgimiz, bir yerde yaşamın güçlüklerinde kayboldu.
Torn between two lawyers and all their legal litigations.
İki avukat ve onların bütün yasal davalarının arasında yırttı.
Nakarat:
Off the record, there's something I need to say to you.
Kayıttan, benim, sana demeye ihtiyaç duyduğum bir şey vardır.
This ain't easy but it's what my heart has to do.
Bu, kolay değildir, ama o, benim kalbimin, neyi yapmak zorunda olduğudur.
Cause I can't let you go until I let you know.
Benim, gitmen için sana izin veremediğime sebep ol, ben, bilmen için sana izin verinceye kadar.
Off the record, I'm still in love with you.
Kayıttan, ben, sana hala aşığım.
I took down our wedding picture.
Ben, bizim düğün resmimizi söktüm.
From above the fireplace.
Yukarıdaki şömineden.
And I stood there awhile.
Ve ben, kısa bir süre oraya durdum.
Starring at your pretty face.
Senin sevimli yüzünde yıldız yapmak.
Have we lost our love.
Biz, bizim sevgimizi kaybettik mi.
To differences we can't resolve.
Farklara biz, karar veremeyiz.
I guess if push comes to shove.
Ben, tahmin ederim, eğer itiş, ittirmeye gelirse.
Thank God no children are involved.
Tanrıya şükür hiçbir çocuk, karıştırılmaz.
I can still see you throwing your rose bouquet.
Ben hala, senin yükselmiş olan buketini atarken seni görebilirim.
I never thought I'd see the day we'd throw it all away.
Ben asla, benim, bizim, uzakta onu bütünüyle atacak olduğumuz günü görecek olduğumu düşünmedim.
I've done all I can do now all I can do is pray.
Ben, benim, şimdi benim, yapabildiğim herkese yapabildiğim bütün yaptım , dua ederim.
And ask the Lord to let me hear you say.
Ve demek için bana izin vermesi için seni duymak için lorda sor.