Blue sky us holding down.
Tutarken bizim olduğu mavi gökyüzü.
There's no why.
Hayır neden olduğu vardır.
Only the sound of happy TV land.
Sadece mutlu TV karasının sesi.
Cue the canned applause.
Konserve alkışa işaret ver.
Sidewalk fall through the cracks to China.
Kaldırım, Çin'e çatlaklar boyunca düşer.
Never get back.
Asla dönme.
I'm nothing in these blues and laceless Velcro shoes.
Ben, bu üzüntü ve kordonsuz Velcro ayakkabılarında hiçbir şey değilim.
There used to be a reason why.
Orada, bir sebeptiği neden olduğuna olurdu.
We wrote the words across the sky.
Biz, gökyüzünün karşısında sözcükleri yazdık.
You and I will never die without a fight.
Biz, gökyüzünün karşısında sözcükleri yazdık.
My suburban muse.
Benim varoş ilham perim.
Green grass towering high.
Yüksek yükselirken yeşil ot.
This white house, in it we'll die.
Bu Beyaz Saray, onda biz, öleceğiz.
A thousand tiny lies take the place of you.
Bin küçücük yalan, senin yerini alır.
I've seen it too.
Ben de, onu gördüm.
In all the things you do.
Bütün şeylerde sen, yaparsın.
It lives inside of you.
O, senin içinde yaşar.
A parasite or two.
Bir parazit veya iki.
I'm the king of ordinary things.
Ben, sıradan şeylerin kralıyım.
They're killing me from inside out.
Onlar, içi dışında beni öldürüyor.
I'll give it away.
Ben, onu vereceğim.
Between the cars on dusty streets.
Tozlu caddelerde arabaların arasında.
The cul de sac is where we meet.
Cul de kesesi, bizim, nerede karşıladığımızdır.
Ben, benim ayaklarımın altında yaprakları çiğnerim, ve bu şehre lanet ederim.
I crunch the leaves beneath my feet and curse this town.
My suburban muse.
Ben, benim ayaklarımın altında yaprakları çiğnerim, ve bu şehre lanet ederim.