I retired a towering mountain
Yüce ıssız bir dağ
Laid down in a circle of stones
Taşlar daire içinde duruyor
For three days and for three nights
Üç gün üç gece için
I listened to the skull of a bear
Bir ayının kafatasını dinledim
The sun burnt its sigil into my chest
Güneş göğsümün üzerini yakıp desenler çizdi
The rain washed the evil away
Yağmur kötülükleri uzaklara götürdü
Time spun itself around me
Zaman kendi etrafımda büktü
The moon cast its silvery shell
Ay gümüşi bir dış görünüş verdi
I rose up in circle of stones
Çemberde ki taşları kaldırdım
Made my way down in the valley
Aşağıda ki vadide yolumu çizdim
Followed the banks of a rushing river
Hızlı akan bir nehrin kıyısından takip ettim
To a shore of and icy sea
Bir kıyıyı ve buzlu denizi
The great bear growled
Büyük ayı homurdandı
The thunder spoke
Yıldırım konuştu
The mountain shook
Dağ sallandı
The skies lit up
Gökyüzü yandı..
They came carrying their torches
Meşalelerini taşımak için geldiler
Appeared from the desolate dark
Issız karanlıktan çıktılar
Approached me circling and swirling
Dönerek bana yaklaştılar
Howling their battle-cries
Savaş çığlıklarının uğultuları
That's when the bear was born in me
O ayı benim içimde doğduğunda
It rose on its legs beside
Bacakları üzerine yükseldi
From a distance the crack of thunder
Uzak bir yıldırımın sarsıntısından
And the red cloud swallowed the sky
Ve kırmızı bulut gökyüzünü kapladı
I rose up in circle of stones
Çemberde ki taşları kaldırdım
Made my way down in the valley
Aşağıda ki vadide yolumu çizdim
Followed the banks of a rushing river
Hızlı akan bir nehrin kıyısından takip ettim
To a shore of and icy sea
Bir kıyıyı ve buzlu denizi
And in the furthest corner of the North
Ve Kuzeyin en uzak köşesinde
On the edge of the world we know
Dünyanın kıyısında biliyoruz
With open arms embracing them
Kollarımızı açıp onları kucaklıyoruz
And I bared them my heart of hearts
Ve kalplerinden vicdanımı çıkarıyorum
Under the red cloud
Kırmızı bulutlar altında..