Hush, ancient purr
Sus, antik hırıltı
I swore off obsidian thoughts
Obsidiyen düşüncelere tövbeliyim
And lay awake on broken glass
Ve kırılmış cam üstünde uzanmak
I bled out more than once
Kanım bir defadan fazla aktı
I drew the poison out
Zehri çektim çıkardım
The scavenger feeds in hum of low sea
Leşcil hayvanlar sığ suların vızıltısında besleniyor
Cast-off exuviae in fragility
Kırılgan, dökülen deri
I kept my head down and bit my tongue
Başımı eğdim ve dilimi ısırdım
Until I tasted love
Sevgiyi tadana dek
Rare form at the casement, for which I burn
Kanatlı pencerede nadir şekilde, çünkü yanıyorum
Perfect psychosis, noiselessly whirrs
Mükemmel psikoz, sessiz vızıltılar
Then hear the reflections, the words they demean
Sonra yansımaları duyuyorum, indirgedikleri sözleri
(Then come, destroyer, then come, destroyer)
(O zaman gel, yok edici, o zaman gel, yok edici)
(We'll fight with claws and teeth)
(Pençelerimiz ve dişlerimizle savaşırız)