Lasciò il suo paese all'età di vent'anni
con in tasca due soldi e niente di più,
aveva una donna che amava da anni,
lasciò anche lei per qualcosa di più.
Promise a se stesso di non ritornare
al vecchio paese della sua gioventù,
dove nessuno voleva sognare,
i campi d'arare e niente di più.
Cominciò così a fare il vagabondo
girando paesi e città,
cercando fortuna in quartieri del mondo,
dimenticando la sua povertà.
Un giorno, in casa di un grande poeta,
trovò dei ragazzi che parlavan di pace.
Di colpo capì che era quella la meta
che aveva raggiunto per esser felice.
Ritornò così a fare il vagabondo
girando paesi e città,
voleva portare l'amore nel mondo
ma pensò al paese di molti anni fa.
Senza un soldo in tasca tornò ancora verso casa,
aveva capito cosa conta di più.
Davanti alla sua porta c'era lei che lo aspettava,
tutto come prima, non chiedeva di più.
Yirmi yaşında terk etti kenti
Cebinde beş kuruştan fazlası yoktu,
Yıllardır sevdiği bir kadın vardı,
Daha fazlası için onu da ardında bıraktı.
Söz verdi dönmeyeceğine geri,
Memleketine; gençliğinin geçtiği
Kimsenin hayal kurmak istemediği,
Saban sürmekten başka hiçbir şeyin düşünülmediği.
Gezginliği başladı böylece,
Gezdi bütün kentleri iyice,
Dünyada talihinin peşinden koşarak,
Fakirliğini unutarak.
Bir gün, büyük bir şairin evinde
Özgürlükten bahseden çocuklar gördü.
Aniden anladı ki, varacağı yer,
Mutlu olacağı yer orasıydı.
Gezginliği başladı böylece,
Gezdi bütün kentleri iyice,
Dünyada talihinin peşinden koşarak,
Fakirliğini unutarak.
Cebinde beş kuruşsuz döndü tekrar evine,
Artık biliyordu, neydi daha mühim mesele,
Kapısının önünde bekliyordu sevdiği de,
Her şey eskisi gibiydi, fazlasını istemedi de.