What I've seen on my trip
Yolculuğumda bir şeylere şahit oldum
Seems important to tell
Anlatmak için yeterince kıymetli şeylere
Therefore I'll try
Bu nedenle deneyeceğim,
To take you there on my way.
Seni yolculuğumdaymış gibi hissettirmek için.
As I once on dark pathways,
Bir zamanlar karanlık yollarda ilerliyordum,
Far from here in Northern Land,
Buradan çok uzakta, Kuzey Toprakları'nda..
Saw something that left me breathless,
Nefesimi kesecek bir şey gördüm,
Something I didn't know until then.
O zamana kadar asla şahit olmadığım bir şey..
Blood in eyes
Gözlerim kan içindeydi
On wounded knees
Parçalanmış dizlerimin üzerine çökmüştüm
That's how I sank down,
O halimle şok geçirdim,
That's how I found her.
İşte o kızı da böyle buldum.
So I decided to stay there,
Hemen burada kalmaya karar verdim,
What I saw, didn't let me go,
Gördüğüm şey, burada kalmama neden olmuştu,
To discover her secret,
Kızın gizemini çözmeliydim..
Meant to offer a night for me.
Gizemi anlamam için bana sunulan bir geceydi.
Day to day in grey rain
Günlerce korkunç yağmurlar yağdı
I was searching for the sight once more,
Kızı bir kez daha görebilmek için arıyordum,
Was addicted to every magic,
Onun her büyüsüne kapılmıştım,
Which I still haven't figured out.
Hala çözemediğim büyüsüne..
Blood in eyes
Gözlerim kan içindeydi
On wounded knees
Parçalanmış dizlerimin üzerine çökmüştüm
That's how I sank down,
O halimle şok geçirdim,
That's how I found her.
İşte o kızı da böyle buldum.
Left behind the city gates,
Şehir kapılarını ardımda bıraktım,
I went up to icy heights,
Buzlu tepeleri aştım,
Storms, thunder's whips
Fırtınalar ve gök gürültüleri,
Wanted me to go back to the ground.
Beni yeniden toprağa hapsetmek istiyorlardı.
I looked up the waters' falls
Gökyüzüne baktığımda damlaların düştüğünü gördüm
Behind bushes, birch groves,
Çalıların ardında, gizli bahçeler vardı,
The eyes sleepless, the surges grey,
Gözlerim uykusuzdu, dev dalgalar kararıyordu,
Where might she be left?
Kız tam olarak nerede kaybolmuştu?
Sleepless, restless I search...
Uyumadan, dinlenmeden aradım durdum...
Noiseless, whispering she can't hear me...
Sessizce, fısıldadım ancak beni duyamıyordu...
Over rocks, mountain and heather,
Her taşın, dağın ve çalının altına baktım,
Thickening, thorns, darkness,
Sıklaşan, dikenlere ve karanlığa rağmen aradım,
I'm searching for her in the night, the white,
Karanlıkta ve aydınlıkta o kızı bulmak için çabaladım,
I'm searching for the glistening skylight.
Ve hala o parlayan ışığı arıyorum.