Tu l'entends ? Bien sûr que tu l'entends
Bunu duyuyor musun ? elbette duyorsun
Le murmure, le murmure assourdissant et permanent
Kulakları sağır eden ve hiç bitmeyen mırıldanma
Il a envahi la ville et les esprits
Şehri ve zihinleri kapladı
Il arpente les rues en hurlant
Haykırarak sokakları arşınlıyor
Le murmure assourdissant et permanent
Kulakları sağır eden ve hiç bitmeyen mırıldanma
Comme un bruit de parasite à l'intérieur
İçindeki bir parazitin sesi gibi
Qui t'épuise, qui souffle à l'oreille de chacun :
Seni tüketen ve herkesin kulağına (şunu) fısıldayan :
« T'es mauvais, bon-à-rien, tu seras jamais assez bien »
Sen kötüsün, işe yaramazsın asla yeterince iyi olmayacaksın
Qui te répète :
Sana (şunu) tekrarlayan :
« T'es comme, ou tu devrais,
Sen böylesin veya böyle olmalısın
Ça changerait rien si tu changeais »
Sen değişsen bile bu bir şeyi değiştirmez
Le murmure assourdissant et permanent
Kulakları sağır eden ve hiç bitmeyen mırıldanma
Qui espère te mettre à terre en criant :
Tarihi yeniden yazmaya çalışma
« N'essaie pas de refaire l'histoire,
Asla başaramayacaksın, çok geç
T'y arriveras jamais, c'est trop tard ;
Bu iş bitti, hafızalara kazındı
C'est baisé, c'est imprimé dans les mémoires
Diye haykırarak seni yere sermeyi ümit eden
Le murmure assourdissant et permanent
Kulakları sağır eden ve hiç bitmeyen mırıldanma
Qui te fait croire qu'il y a pas de rédemption, pas de pardon
Günahlardan kurtuluş olmadığına,af olmadığına seni inandıran
Pas de rachat, pas de rémission
Telafi yok, bağışlanmak yok
Et tu l'acceptes ?
Ve buna razı mısın ?
Tu le laisses rentrer ?
Geri dönmesine izin mi vereceksin?
Je t'demande si tu es
Vahşi bir canavar ya da
une bête féroce ou bien un Saint
Bir aziz olup olmadığını soruyorum sana
Mais tu es l'un et l'autre
Ama sen canavarsın ve azizsin
et tellement de choses encore;
Ve daha pek çok şeysin
tu es infiniment nombreux, celui qui méprise,
Sınırsız derecede çok şeysin : Aşağılayan
celui qui blesse, celui qui est, celui qui cherche
İnciten, var olan, arayan
et tous les autres ensembles
Ve diğer bütün gruplar
Tourne-toi
Sırtını dön
Sois imprudent
Umursamaz ol
Tout n'est pas fragile
Her şey kırılgan değil
N'entends rien autour de toi
Etrafındaki hiçbir şeyi duyma
Parce que tu es sacré, parce que tu es en vie
Çünkü sen kutsalsın, çünkü sen hayattasın
Parce que le plus important n'est pas ce que tu es
Çünkü en önemli olan ne olduğun değil
Mais ce que tu as choisi d'être
Ne olmayı seçtiğindir
Wow, wow, wow ! Qu'est ce que tu fais ? Arrête !
Vay, vay vay ! ne yapıyorsun ? Dur ?
Qu'est ce qu'il te prend de faire des trucs pareils ?
Sana ne oluyor da böyle şeyler yapıyorsun ?
Pourquoi tu t'fais du mal comme ça ?
Neden böyle bir kötülük yaptın ?
Qu'est ce qui va pas ?
Yolunda gitmeyen şey ne ?
Parle moi, tu sais que tu peux tout me dire.
Konuş benimle, bana her şeyi diyebileceğini biliyorsun
Nan mais c'est des conneries, tout ça, tu l'sais.
Hayır ama bütün bunlar bir saçmalık,bunu biliyorsun
Regarde-moi dans les yeux.
Bana bak, gözlerimin içine
Regarde-moi. On s'en branle. C'est pas important.
Bana bak, umursamıyoruz, bu önemli
Moi j'te trouve magnifique,
Ama ben seni çok güzel buluyorum
Depuis la première fois que j't'ai vu.
Seni ilk defa gördüğümden bu yana
D'ailleurs, j'm'en suis toujours pas remis.
Ayrıca, henüz kendime gelemedim
Et puis comment j'f'rais sans toi, moi ?
Ve sonra ben sensiz nasıl yapardım ?
Et puis comment l'univers il ferait sans toi ?
Ve sonra bu evren sensiz nasıl yapardı ?
Ça pourra jamais fonctionner. C'est impossible.
Bu iş asla iyi gidemeyecek. Bu imkansız
Alors faut pas pleurer ! Faut pas pleurer
O zaman ağlamamak gerek, ağlamamak gerek
Parce que ça va aller, j'te le promets, ça va aller.
Çünkü işler yoluna girecek, Söz veriyorum işler yoluna girecek
Parce qu'on est de ceux qui guérissent,
Çünkü biz iyileşenlerdeniz
De ceux qui résistent,
Direnenlerdeniz
De ceux qui croient aux miracles ;
Mucizelere inananlardanız
Pas d'ceux qui disent que lorsque les tables bougent
Masalar hareket ettiği zaman birsinin masaları ittiğini
C'est que quelqu'un les pousse du pied.
Söyleyenlerden değiliz
Mais un jour, tout ça, on y pensera même plus,
Ama bir gün bütün bunları düşünmeyeceğiz bile
On aura tout oublié, comme si ça avait pas existé.
Her şeyi unutmuş olacağız sanki hiç olmamış gibi
Qu'est ce qu'il faut qu'je fasse
Ne yapmam gerekiyor ?
Pour que tu t'sortes les doigts du cul
Harekete geçip gayret göstermen için
Que t'enlèves cette merde que t'as dans les yeux
Gözlerindeki şu boku temizlemen için…
T'as tout !
Her şeyin var
T'as toutes les cartes en main !
Bütün kartlar senin elinde
T'as, t'as tout! T'es beaucoup trop beau, enfoiré !
Her şeyin var, çok fazla yakışıklısın pislik herif !
Salope de ta race !
Seni gidi kaltak !
Tu me brûles ! Tu me brûles trop !
Beni çok çok güçlü bir şekilde yakan
Avec tous les autres aussi,
Başkalarıyla birlikte
Qui me brûlent beaucoup trop fort !
Yakıyorsun beni ! çok fena yakıyorsun !
Moi ça m'fout des cicatrices, moi.
Ben, yara izlerini umursamıyorum
J'suis là. J'suis prêt à tout.
Ben buradayım, her şeye hazırım
J'suis prêt à aller en enfer, j'te porte sur mon dos.
Cehenneme gitmeye hazırım, seni sırtımda taşırım
J'me prends des beignes. Regarde ! J'me prends des beignes.
Sert darbeler yiyorum. Bak ! sert darbeler yiyorum
Et toi, t'es assis. Tu plantes ton derche !
Ve sen kıçını yayarak oturmuşsun
Tu refuses de sortir de ta cellule.
Hücrenden çıkmayı reddediyorsun
Mais tu vois pas qu'y a besoin de toi ?
Ama sana ihtiyaç olduğunu görmüyor musun ?
Tu vois pas que si tu fais rien, tu sers à rien ?
Hiçbir şey yapmazsan bir işe yaramadığını görmüyor musun ?
Ça va continuer combien de temps comme ça ?
Böyle daha ne kadar zaman devam edecek ?
Tu vas rester à côté des rails
Rayların yanında trene bakan
Comme une vache qui regarde le train ?
Bir sığır gibi kalacak mısın ?
Jusqu'à ce que t'en puisses plus
Artık buna dayanamayıncaya kadar
Ou qu'on t'mette dans une boîte en bois ?
Ya da seni tabuta koyuncaya kadar
Arrête de sourire ! Ce sourire là, qui pue l'échec !
Gülümsemeyi, başarısızlık kokan şu gülümsemeyi bırak !
Allez, rends-moi ce sourire, papa !
Haydi bu gülümsemeyi bana geri ver baba !
Tu suintes la fatigue
Senden yorgunluk akıyor
Mais d'un autre côté t'as raison,
Ama bir başka yönden haklısın
C'est tellement plus facile de sourire,
Mutlu olmaktan ziyade
Plutôt que d'être heureux.
Gülümsemek çok daha kolay
Tu t'demandes si tu es une bête féroce ou bien un Saint
Vahşi bir canavar ya da bir aziz olup olmadığını merak ediyorsun
Mais tu es l'un et l'autre
Ama sen canavar ve azizsin
Et tellement de choses encore ;
Ve daha pek çok şeysin
Tu es infiniment nombreux, celui qui méprise,
Sınırsız derecede çok şeysin : Aşağılayan
Celui qui blesse, celui qui est, celui qui cherche
İnciten, var olan, arayan
Et tous les autres ensemble.
Ve diğer bütün gruplar
Tourne-toi,
Sırtını dön
Sois imprudent :
Umursamaz ol
Tout n'est pas fragile
Her şey kırılgan değil
N'attends rien que de toi
Kendinden başka kimseyi bekleme
Parce que tu es sacré, parce que tu es en vie
Çünkü sen kutsalsın, çünkü sen hayattasın
Parce que le plus important n'est pas ce que tu es
Çünkü en önemli olan ne olduğun değil
Mais ce que tu as choisi d'être
Ne olmayı seçtiğindir
Tu nous entends le Blizzard ? Tu nous entends?
Bizi duyuyor musun kar fırtınası ? Bizi duyuyor musun ?
Si tu nous entends, va te faire enculer.
Bizi duyuyorsan eğer si*tir git
Tu pensais que t'allais nous avoir, hein ?
Bizi teslim alacağını düşünüyordun öyle mi ?
Tu croyais qu'on avait rien vu ?
Hiçbir şey görmediğimizi mi zannediyordun ?
Surprise, connard !
Sürpriz…! pislik herif
Tu nous entends la honte ? Tu nous entends ?
Utanç, bizi duyuyor musun ? Bizi duyuyor musun ?
Si tu nous entends,
Bizi duyuyorsan eğer
Fais gaffe quand tu rentres chez toi seule le soir :
Akşam evine tek başına dönerken dikkat et
On pourrait avoir envie de t'refaire
Sana, yeniden metal objelerle
La mâchoire avec des objets en métal,
Bir çene yapmayı veya
Ou d'te laver la tête avec du plomb.
Kurşunla başını yıkamayı canımız isteyebilir
Qu'est ce que t'en dis ?
Ne dersin buna ?
Tu nous entends la tristesse ? Tu nous entends ?
Bizi duyuyor musun, hüzün ? Bizi duyuyor musun ?
Si tu nous entends c'est que toi aussi
Bizi duyuyorsan eğer sen de
Tu vas bientôt faire ton sac,
Birazdan çantanı hazırlayacaksın
Prendre la première à gauche, deuxième à droite,
Soldan ilk sokağa, sağdan ikinci sokağa gir
Puis encore à gauche puis aller niquer ta race.
Sonra tekrar sola sonra da soyunu becer
Félicitations ! Bravo !
Tebrikler ! Aferin !
Tu nous entends la mort ? Tu nous entends ?
Bizi duyuyor musun, ölüm bizi duyuyor musun ?
Si tu nous entends sache que tu nous fais pas peur,
Bizi duyuyorsan eğer bizi korkutmadığını bil
Tu peux tirer tout ce que tu veux,
Ne istersen vurabilirsin
On avance quand même, tu pourras pas nous arrêter,
Gene de ilerleriz, bizi durduramayacaksın
Et on laissera personne derrière,
Ve kimseyi arkamızda bırakmayacağız
On laissera personne se faire aligner.
Kimsenin hizaya getirilmesine izin vermeyeceğiz
Tout ça c'est fini !
Bütün bunlar sona erdi !
Tu nous entends la dignité ? Tu nous entends ?
Bizi duyuyor musun haysiyet, bizi duyuyor musun ?
Si tu nous entends, sache qu'on a un genou à tere
Bizi duyuyorsan eğer, yere diz çöktüğümüzü
Et qu'on est désolés,
Ve üzgün olduğumuzu bil
On est désolés de tout ce qu'on a pu te faire,
Sana yapabildiğimiz her şeyden dolayı üzgünüz
Mais on va changer !
Ama değişeceğiz
On va devenir des gens biens, tu verras !
İyi insanlar olacağız, göreceksin
Et un jour, tu seras fière de nous.
Bir gün bizimle gurur duyacaksın
Tu nous entends l'amour ? Tu nous entends ?
Bizi duyuyor musun aşk, bizi duyuyor musun ?
Si tu nous entends, il faut que tu reviennes
Bizi duyuyorsan eğer geri dönmen gerekiyor
Parce qu'on prêts maintenant, ça y est.
Çünkü şimdi hazırız, bu iş oldu
On a déconné, c'est vrai, mais depuis on a compris
İşin içine ettik bu doğru ama sonra anladık
Et là on a les paumes ouvertes avec notre cœur dedans ;
Ve orada, avuçlarımız açık içinde kalbimiz
Il faut que tu le prennes et que tu l'emmènes.
Kalbimizi alman ve götürmen gerekiyor
Tu nous entends l'univers ? Tu nous entends ?
Bizi duyuyor musun evren, bizi duyuyor musun ?
Si tu nous entends, attends-nous, on arrive.
Bizi duyuyorsan eğer, bekle bizi, geliyoruz
On voudrait tout comprendre, tout savoir, tout voir, tout vivre,
Her şeyi anlamak, bilmek, her şeyi görmek, yaşamak istiyoruz
On cherche la porte du nouveau monde
Yeni Dünya'nın kapısını arıyoruz
Pour pouvoir s'y fondre en grand.
Orada büyük ölçüde kaynaşmak için
Tu nous entends, toi qui attends ? Tu nous entends ?
Bizi duyuyor musun ? sen, bekleyen..bizi duyuyor musun ?
Si tu nous entends souviens-toi qu't'es pas tout seul ; jamais !
Bizi duyuyorsan yapayalnız olmadığını hatırla : asla yalnız değilsin
On est tellement nombreux à être un peu bancals, un peu bizarres.
Biraz dengesiz, biraz tuhaf olma konusunda son derece fazlayız
Et dans nos têtes y'a un blizzard.
Ve kafalarımızda bir kar fırtınası var
Comme les mystiques, loser au grand cœur ;
Sufiler gibi koca yürekli kaybedenler
Il faut qu'on sonne l'alarme, qu'on s'retrouve,
Alarmı çalmamız ve bir araya gelmemiz gerek
Qu'on s'rejoigne, qu'on s'embrasse,
Birleşmemiz, kucaklaşmamız gerek
qu'on soit des milliards de mains sur des milliards d'épaules,.
Milyarlarca omuz üzerinde milyarlarca el olması gerek
Qu'on s'répète encore une fois que l'ennuie est un crime,
Bir defa daha tekrarlamamız gerekir ki bıkkınlık bir suçtur
Que la vie est un casse du siècle, un putain de piment rouge.
Hayat, yüzyılın soygunudur, lanet olası bir acı biberdir
Nique sa mère le Blizzard.
Kar fırtınasının anasını si…
Nique sa mère le Blizzard.
Kar fırtınasının anasını si…
Tout ça c'est fini !
Bütün bunlar sona erdi
Nique sa mère le Blizzard.
Kar fırtınasının anasını si…
Quand la seule chose dont tu te sens capable
Yapabildiğini hissettiğin tek şey köpek gibi
C'est de te mettre en chien de fusil et de plus penser à rien.
Kıvrılıp yatmak ve artık hiçbir şeyi düşünmemek olduğunda
Nique sa mère le Blizzard.
Kar fırtınasının anasını si…
Si tu te sens glisser, y'aura des mains pour te rattraper.
Eğer kaydığını hissedersen seni tutacak eller olacak
Nique sa mère le Blizzard.
Kar fırtınasının anasını si…
Faut creuser jusqu'au bout. S'arrêter que quand t'as tout enlevé.
Sonuna kadar kazmak ve her şeyi çıkarınca durmak gerek
Nique sa mère le Blizzard.
Kar fırtınasının anasını si…
Tu seras là, tu respireras l'air
Orada olacaksın, havayı teneffüs edeceksin
Et tu réaliseras que y'a quelque chose qui a changé.
Ve değişen bir şeylerin olduğunu fark edeceksin
Nique sa mère le Blizzard.
Kar fırtınasının anasını si…
La nuit sera calme. Personne restera sur le carreau.
Gece sakin olacak, kimse zor durumda kalmayacak
Nique sa mère le Blizzard.
Kar fırtınasının anasını si…
Des douleurs, des peines y en aura, mais on restera debout.
Acılar, sıkıntılar olacak ama ayakta kalacağız
Dipnot : Şarkıcıya göre kar fırtınası, bir yerde mahsur kalmanın
çaresizliğin, hiçbir şey yapamadan beklemenin, elinden hiçbir şey
gelmeme durumunun sembolüdür.
Çeviren : Ahmet KADI