Barre-toi ! Casse-toi j't'ai dit, qu'est ce qu'il te faut de plus ?
Defol git, çek git, sana söyledim, daha fazla gereken nedir sana ?
T'en as pas vu assez ? Et arrête de m'regarder comme ça.
Yeterince görmedin mi ? ve bana bu şekilde bakmayı kes
T'as rien écouté ? T'as rien compris ?
Hiçbir şey dinlemedin mi ? hiç bir şey anlamadın mı ?
Comment j'dois te l'dire pour que ça imprime ?
Anlaman için bunu sana nasıl söylemeliyim ?
Écoute, pauvre conne :
Dinle zavallı aptal kadın :
J'suis pas quelqu'un de bien, j'suis pas une belle personne.
Ben iyi birisi değilim, hoş bir insan değilim
J'suis une sale bête, une bouteille de gaz dans une cheminée.
Ben pis bir canavarım, bir şöminede ki mutfak tüpüyüm
Et j'vais finir par te sauter au visage si tu t'approches trop.
Eğer çok yaklaşırsan sonunda yüzünde patlayacağım
Comme ça, t'es avec les autres !
Bu şekilde sen de diğerleriyle berabersin
Mais tu sais pas d'quoi tu parles.
Ama neyden bahsettiğini bilmiyorsun
J'ai essayé ça sert à rien on change pas, on change jamais.
Denedim, hiçbir işe yaramıyor, insan değişmiyor, hiç değişmiyor
Et quand bien même de toute façon ici y'a pas de deuxième chance.
Ve gene de her durumda burada ikinci bir şans yok
On efface pas les ardoises.
Yazılanları silmiyoruz
Me dis pas qu't'es pas au courant, qu't'as pas vu ?
Bana haberin olmadığını ve görmediğini söyleme
C'est imprimé partout dans les journaux,
Bu her yerde, gazetelerde yazıyor
Sur les écrans, dans le regard des gens.
Ekranlarda, insanların bakışlarında…
C'est même écrit en grand sur les immeubles, la nuit
Binaların üzerinde bile yazıyor, gece vakti
Quand les gens biens comme toi sont endormis.
Senin gibi iyi insanlar uykuya daldığı zaman
C'est marqué en rouge :
Kırmızı renkle işaretlenmiş :
Tu nais comme ça, tu vis comme ça, tu canes comme ça.
Böyle doğuyorsun, böyle yaşıyorsun,böyle ölüyorsun
Seul à poil face à ton reflet avec ton dégoût de toi-même.
Kendinden tiksinmeyle birlikte kendi yansımanın karşısında yalnız, çıplaksın
Ta culpabilité et ton désespoir comme seul témoin.
Suçluluk duygun ve umutsuzluğun tek şahit gibi
Non crois-moi, tu veux vraiment pas qu'j'aille plus loin
Hayır,inan bana gerçekten daha uzaklara gitmemi istemiyorsun
Parce qu'au mieux ça t'empêchera de dormir
Çünkü en iyi ihtimalle gidişim uyumana imkan vermeyecek
Et au pire ça t'donnera envie de m'cracher à la gueule.
Ve en kötü ihtimalle sana suratıma tükürme isteği verecek
Alors, avant que j'me transforme encore une fois, pars en courant.
O halde,ben bir defa daha değişmeden önce koşa koşa git
Fuis-moi comme le choléra.
Koleradan kaçar gibi kaç benden
Non j'ai braqué personne, planté personne, buté personne
Hayır kimseyi soymadım,kimseyi bıçaklamadım, kimseyi öldürmedim
Mais j'suis un voyou c'est comme ça qu'on dit, tout simplement.
Ama ben serseriyim, açıkçası bana böyle diyorlar
J'ai fait des choses que j'regrette suffisamment,
Yeteri kadar pişman olduğum şeyler yaptım
Suffisamment pour y penser tout l'temps.
Her zaman düşünmek için yeteri kadar…
J'pourrais te donner un million de bonnes raisons
Sana bir milyon tane mantıklı sebep sunabilirim
Pour qu'on m'attrape, qu'on m'casse les genoux et qu'on m'cloue au pilori.
Beni yakalamaları, dizlerimi kırmaları ve el aleme rezil etmeleri için
Et si un jour on vient m'chercher, j'résisterai pas
Ve eğer bir gün beni aramaya gelirlerse direnmeyeceğim
J'sortirai les mains sur la tête sans faire d'ennui.
Sorun çıkarmadan ellerimi başımın üstüne koyacağım
Mais avant qu'ça arrive, j'voudrais qu'tu sache que j'ai compris
Ama bu olmadan önce, bilmeni isterim ki gecelerimi uyku hapları
Que j'passe mes nuits entre cachetons et insomnies
Ve uykusuzluk arasında geçirdiğimi ve pişman olmuş
Et que j'vais m'battre pour reconstruire un apprenti repenti
Bir çırağı yeniden yetiştirmek için mücadele edeceğimi anladım
Et tant pis, si ça m'prend toute une vie
Ve bu, bütün ömrümü alsa da ziyanı yok
Pardon, que j'parle un peu moins fort ?
Afedersin, biraz daha alçak sesle konuşayım mı ?
Ah, on vous dérange en fait, merde...
Ah, aslında sizi rahatsız ediyoruz, lanet olsun
Et ben, si on t'dérange tu t'casses ou sinon tu fermes ta gueule.
Ve elbette,seni rahatsız ediyorsak çek git ya da çeneni kapat
Tu regardes ton assiette et tu nous fous la paix 5 minutes
Tabağına bakıyorsun ve bizi 5 dakika rahat bırakıyorsun
Le temps que j'termine, tu peux faire ça ?
Bitirdiğim zaman bunu yapabilir misin ?
Qu'est-ce qu'il y a, ça t'gêne qu'on t'coince comme ça
Ne var ? böyle herkesin önünde seni sıkıştırmamız
Devant tout l'monde ?
Canını mı sıkıyor ?
Ben ouais c'est chiant ! J'comprends mon gars.
Elbette evet bu can sıkıcı ! anlıyorum adamım
Mais dis-toi que t'as d'la chance toi.
Ama kendine şanslı olduğunu söyle
Toi t'es né bien comme il faut, t'es solide, t'es cohérent,
Sen gerektiği gibi sağlıklı doğdun,sağlamsın, mantıklısın
Tu mets personne mal à l'aise dans les restaurants.
Restoranlarda kimseyi zor durumda koymuyorsun
Tu dors bien sur tes deux oreilles.
İki kulağının da üzerine yatarak iyi uyuyorsun
T'es un bon p'tit Français, t'es beau, t'es bien.
Küçük, iyi bir Fransızsın, yakışıklısın, iyisin
Comme un magazine de déco, comme une maison témoin
Bir dekorasyon dergisi gibi, bir örnek daire gibi
Ça n't'arrive pas ces choses là, hein ?
Sana böyle şeyler olmaz değil mi ?
Tu vois absolument pas de quoi j'parle ?
Neyden bahsettiğimi kesinlikle anlamıyor musun ?
Et ben ouvre pas trop la porte de ton placard alors,
Ve elbette o zaman dolabının kapağını fazla açma
Tu pourrais être surpris.
Şaşırabilirsin
Ça va t'faire tout drôle le soir où les choses
Gizlediğini zannettiğin şeyler aslında orada
Que tu pensais avoir enfouies te feront savoir
Tam orada, halının altına gizlendiğini sana bildirdikleri akşam
Qu'en fait, elles étaient là, juste là, planquées sous le tapis.
Bu her şeyi sana tuhaf bir hale getirecektir
Elles sortent une main puis t'plante une seringue dans le pied
Gizlediklerin bir elini çıkarır ve ortadan kaybolmadan önce ayağına
Avant de disparaître.
Bir şırınga saplar
Et alors là ça t'prend à la gorge, comme des odeurs d'ammoniac.
Ve o zaman amonyak kokusu gibi boğazına ulaşır
Ça t'colle des sueurs froides, t'as les dents qui claquent.
Soğuk ter gibi sana yapışır ve dişlerin takır takır ses çıkarır
Mais non, j'me calme pas ! J'me calme pas, il sait pas c'que c'est lui !
Ama hayır, sakinleşmiyorum ! sakinleşmiyorum, bu onun için ne demek bilmiyor
Il sait pas c'que sait que d'être un crevard,
Ölmek üzere olmak, kötü durumda olmak
D'être mal-foutu, d'être une crasse, un pantin,
Bir pislik olmak, bir kukla olmak, iyilikle kötülüğün
D'être le terrain où le bien et le mal s'affrontent.
Çatıştığı bir alan olmak hakkında ne bildiğini bilmiyor
Il sait pas c'que c'est !
Bunun ne olduğunu bilmiyor
Non j'ai braqué personne, planté personne, buté personne
Hayır kimseyi soymadım,kimseyi bıçaklamadım, kimseyi öldürmedim
Mais j'suis un voyou c'est comme ça qu'on dit, tout simplement.
Ama ben serseriyim, açıkçası bana böyle diyorlar
J'ai fait des choses que j'regrette suffisamment,
Yeteri kadar pişman olduğum şeyler yaptım
Suffisamment pour y penser tout l'temps.
Her zaman düşünmek için yeteri kadar…
J'pourrais te donner un million de bonnes raisons
Sana bir milyon tane mantıklı sebep sunabilirim
Pour qu'on m'attrape, qu'on m'casse les genoux et qu'on m'cloue au pilori.
Beni yakalamaları, dizlerimi kırmaları ve el aleme rezil etmeleri için
Et si un jour on vient m'chercher, j'résisterai pas.
Ve eğer bir gün beni aramaya gelirlerse direnmeyeceğim
J'sortirai les mains sur la tête sans faire d'ennui.
Sorun çıkarmadan ellerimi başımın üstüne koyacağım
Mais avant qu'ça arrive, j'voudrais qu'tu sache que j'ai compris
Ama bu olmadan önce, bilmeni isterim ki gecelerimi uyku hapları
Que j'passe mes nuits entre cachetons et insomnies
Ve uykusuzluk arasında geçirdiğimi ve pişman olmuş
Et que j'vais m'battre pour reconstruire un apprenti repenti
Bir çırağı yeniden yetiştirmek için mücadele edeceğimi anladım
Et tant pis, si ça m'prend toute une vie.
Ve bu, bütün ömrümü alsa da ziyanı yok
Comment est-ce que tu peux penser qu'tu tiens à moi
Eğer ben kendimi sevmiyorsam, sen beni sevdiğini
Si moi même j'y tiens pas ?
Nasıl düşünebiliyorsun ?
Pourquoi tu dis qu'tu m'aimes alors que moi-même j'me déteste ?
Ben kendimden nefret ederken neden beni sevdiğini söylüyorsun ?
Pourquoi t'es là, pourquoi tu restes ?
Neden buradasın ? neden kalıyorsun ?
Comment est-ce que tu peux penser qu'tu tiens à moi
Eğer ben kendimi sevmiyorsam, sen beni sevdiğini
Si moi même j'y tiens pas ?
Nasıl düşünebiliyorsun ?
Pourquoi tu dis qu'tu m'aimes alors que moi-même j'me déteste ?
Ben kendimden nefret ederken neden beni sevdiğini söylüyorsun ?
Neden buradasın ? neden kalıyorsun ?
Pourquoi t'es là, pourquoi tu restes ?
Non pas ce soir, pas ce soir laisse-moi s'il-te-plait.
Hayır bu akşam olmaz,bu akşam olmaz bırak beni lütfen
Non j'veux pas y aller, j'veux pas rentrer, j'veux pas dormir
Oraya gitmek, oraya dönmek istemiyorum,uyumak istemiyorum
Mais surtout, non, j'veux pas parler.
Ama özellikle de hayır konuşmak istemiyorum
Ce soir, j'veux juste hurler.
Bu akşam sadece haykırmak istiyorum
J'ai besoin d'ouvrir les vannes, tu comprends, de tout lâcher
Anlıyor musun barajın kapaklarını açmaya,her şeyi salıvermeye
Comme un puceau qui ment, de hurler mes mots pesants
Yalancı bir bakir gibi ağır sözlerimi haykırmaya
Avec ma voix d'adolescent qui a jamais mué.
Hiç kalınlaşmayan ergen sesimle
De hurler ma peur de l'abandon, ma recherche frénétique d'attention.
Terkedilme korkumu, çılgınca titizlik araştırmamı haykırmaya ihtiyacım var
Mon besoin d'reconnaissance en permanence,
Sürekli kabul görme ihtiyacımı
Comme un chien, des caresses.
Bir köpek gibi okşanma ihtiyacımı
Mes tentatives désespérées d'me faire passer pour un mec que j'suis pas
Kendime,olmadığım bir adam süsü vermek için umutsuz girişimlerimi
Et que j'serai probablement jamais.
Ve muhtemelen asla adam olmayacağımı
De hurler mon absence de courage, ma cruauté, ma politesse maladive,
Cesaretimin olmayışını,acımasızlığımı,hastalıklı kibarlığımı haykırmaya
Mon optimisme débile, mon zèle dangereux,
Aptalca iyimserliğimi ,tehlikeli hevesimi
Mes réflexes à la con, mes accès de colère,
Saçma reflekslerimi,öfke nöbetlerimi
Ma culpabilité bidon, ma sexualité en vrac et mes fantasmes tordus,
Göstermelik utancımı, darmadağın cinselliğimi, çarpık fantezilerimi
De hurler ma peur panique des autres, ma mesquinerie sournoise,
Korkumu, başkalarının paniğini, sinsice aşağılığımı,pişmanlıklarımı
Mes regrets, mes erreurs, mes névroses,
Hatalarımı, sinir krizlerimi, takıntılarımı
Mes obsessions, mes méta-obsessions,
Anormal takıntılarımı ; acı,kaybetme,intihar
Ma phobie de la douleur, de la perte, du suicide, de la dépression.
Ve depresyon fobimi haykırmaya ihtiyacım var
Une tête de déporté.
Sürgün edilen birinin görünüşü
Dans ma bouche comme un goût de sang
Ağzımda bir kan tadı gibi
Et des murs sales autour de moi.
Ve etrafımda kirli duvarlar
J'ai l'impression d'être en HP.
Akıl hastanesindeymişim gibi geliyor
Je me fais cogner par mes regrets.
Pişmanlıklarımla kendimi dövdürüyorum
Ma santé mentale me fait des doigts.
Akıl sağlığım bana el hareketi çekiyor
Il faut que je sorte de dégrisement,
Ayıkma halinden çıkmam lazım
Que je récupère ma vie d'avant.
Önceki hayatıma geri dönmem lazım
Mais à quoi bon prendre un ticket ?
Ruhsuz ve değersiz şerefsizler tarafından
Si c'est pour me faire crosser par des connards
Kendime eziyet ettirmek içinse eğer
Sans âme et sans valeurs.
Bilet almak neye yarar
À quoi bon se forcer à tricher ?
Kendimi kandırmaya zorlamak neye yarar ?
J'appréhende le « encore toi ? » de ma mère
Annemin 'gene mi sen” demesini anlıyorum
Et le regard effrayé de mon frère.
Ve kardeşimin korkulu bakışını
Y aura personne pour m'épauler à part le sourire de l'épicier,
Bakkalın gülümsemesinden başka bana destek verecek kimse olmayacak
Lui acheter 2-3 bières
Nefretle, öfkeyle ve
Avant de passer la nuit dehors avec haine, rage et remords.
Pişmanlıkla geceyi dışarıda geçirmeden önce ona 2-3 bira almalı
Et t'inquiète pas, je perds pas le nord.
Ve endişe etme pusulayı şaşırmıyorum
Même si l'autre crie partout que je vaux pas mieux qu'un voyou.
Öteki her yerde bir serseriden daha iyi değerde olmadığımı haykırsa bile
Elle a ressorti les vieux dossiers et rien à foutre
Eski dosyaları tekrar çıkardı ve yapacak hiçbir şey yok
Que je lui répète qu'elle sait pas tout.
Ona, her şeyi bilmediğini tekrarlayayım
Je te parle pas de ceux qui font pas mieux.
Sana,daha iyisini yapanlardan bahsetmiyorum
Ceux pour qui ça fait longtemps que mon nom est devenu tabou.
Uzun zamandır ismimin,kendileri için tabu olduğu kişiler
Et quand je suis là ils font semblant
Ve ben oradayken yapmacık davranıyorlar
Alors qu'en vrai ils rêveraient de me tordre le cou.
Aslında boynumu bükmeyi hayal ettikleri halde…
Faut dire que les mensonges ont pas arrangé le coup.
Yalanların,(vurdukları) darbeyi tamir etmediğini söylemek gerek
Les langues de pute en ont fait tout autant.
Fahişe dilleri de hep aynı şeyi yaptı
C'est jamais tout le temps noir ni tout le temps blanc
Ne her zaman siyah, ne de her zaman beyaz.
Malgré ça, même si je suis dépassé, que je dors plus.
Buna rağmen yaşım geçmiş olsa bile artık uyumayayım
J'essaie de tirer des nouveaux plans,
Yeni planlar çıkarmaya çalışıyorum
De quoi me refaire, reprendre de l'air, de l'altitude,
Beni yenileyecek,tekrar hava ve yükseklik kazandıracak planlar…
Trouver une fille bien et sortir de ma brume.
İyi bir kız bulmak ve puslu havamdan çıkmak
Peu importe ce que tu m'opposes
Bana karşı gelişinin bir önemi yok
Je ferai mes armes tout seul
Silahlarımı kendi başıma yapacağım
Je veux qu'on me parle bien et qu'on m'estime
Bana iyi sözlerle konuşulmasını ve şahsiyetim için
Pour ce que je suis & éviter à tout prix
Bana saygı gösterilmesini, ne pahasına olursa olsun
Ce modèle de défaite qu'on m'a prescrit
Bana yazılan bu mağlubiyet modelinden sakınmak istiyorum
Quoi de pire que ce putain de trio :
Şu üç şeyden daha kötü ne var
Métro, boulot, dodo.
Metro, iş, yatak
Quand t'as déjà pensé à la fin ?
Zaten ne zaman sonunu düşündün ki ?
Mais t'acceptes pas de voir le monde tourner sans toi
Ama dünyanın sen olmadan da döndüğünü kabul etmiyorsun
Même si parfois tu sais très bien
Bazen bu gerçekten çok uzak olmadığını
Que t'en es pas très loin.
Çok iyi bilsen bile
Y a pas de saints ici-bas, non !
Burada azizler yok, hayır !
Juste des mecs comme toi et moi
Her şeye gücü yeten Tanrı'yı kandırmak isteyen
Qui veulent tromper le Tout-Puissant
Sadece senin ve benim gibi herifler var
Sous des apparences de vauriens vraiment pas séduisants.
Gerçekten çekici olmayan adi insanlar olarak görünen
On fait quoi ?
Biz ne yapıyoruz ?
On crame chaque jour comme des condamnés
Mahkumlar gibi her gün güneşte yanıyoruz
Parce qu'on a tous peur du jugement dernier.
Çünkü hepimiz kıyamet gününden korkuyoruz
[Nakarat]
Non j'ai braqué personne, planté personne, buté personne
Hayır kimseyi soymadım,kimseyi bıçaklamadım, kimseyi öldürmedim
Mais j'suis un voyou c'est comme ça qu'on dit, tout simplement.
Ama ben serseriyim, açıkçası bana böyle diyorlar
J'ai fait des choses que j'regrette suffisamment,
Yeteri kadar pişman olduğum şeyler yaptım
Suffisamment pour y penser tout l'temps.
Her zaman düşünmek için yeteri kadar…
J'pourrais te donner un million de bonnes raisons
Sana bir milyon tane mantıklı sebep sunabilirim
Pour qu'on m'attrape, qu'on m'casse les genoux et qu'on m'cloue au pilori.
Beni yakalamaları, dizlerimi kırmaları ve el aleme rezil etmeleri için
Et si un jour on vient m'chercher, j'résisterai pas
Ve eğer bir gün beni aramaya gelirlerse direnmeyeceğim
J'sortirai les mains sur la tête sans faire d'ennui.
Sorun çıkarmadan ellerimi başımın üstüne koyacağım
Mais avant qu'ça arrive, j'voudrais qu'tu sache que j'ai compris
Ama bu olmadan önce, bilmeni isterim ki gecelerimi uyku hapları
Que j'passe mes nuits entre cachetons et insomnies
Ve uykusuzluk arasında geçirdiğimi ve pişman olmuş
Et que j'vais m'battre pour reconstruire un apprenti repenti
Bir çırağı yeniden yetiştirmek için mücadele edeceğimi anladım
Et tant pis, si ça m'prend toute une vie
Ve bu, bütün ömrümü alsa da ziyanı yok
Çeviren : Ahmet KADI