[Nakarat : Louane]
Et dans le noir, derrière le brouillard, j'entends ce piano chanter
Ve karanlıkta, sislerin ardında şu piyanonun umudu, inanma
Chanter l'espoir, l'envie de croire, qu'on peut tout réinventer
Arzusunu, her şeyi yeniden keşfedebileceğimizi söylediğini duyuyorum
Alors je joins ma voix encore une fois pour tenir dans l'orage
O zaman fırtınada dayanmak için bir kez daha sesimle(piyanoya)eşlik ediyorum
Je joins ma voix encore une fois pour trouver le courage
Cesaret bulmak için bir kez daha sesimle eşlik ediyorum
[1.Kıta : Grand Corps Malade]
Il n'y a pas d'recette, pour supporter les épreuves
Çilelere katlanmanın, trajedi yağmurları yağdığı zaman
Remonter les cours des fleuves, quand les tragédies pleuvent
Nehirlerin akıntısına karşı gitmenin bir yolu yok
Il n'y a pas de recette, pour encaisser les drames
Acıları sineye çekmenin, hayaller seni büyülediği zaman
Franchir les mers à la rame, quand le rêve te fait du charme
Kürek çekerek denizleri aşmanın bir yolu yok
Il n'y a pas de recette, quand t'en avais pas non plus
Senin de bir çaren olmadığı, kimsenin seni uyarmadığı,
Personne ne t'avait prévenu, tu t'es battu comme t'as pu
Hiç edemediğin kadar mücadele ettiğin zaman çare yok
Il n'y a pas de recette, quand l'enfer te sers la main
Çare yok, cehennem seninle el sıkıştığı zaman
Abandonner c'est humain, l'avenir c'est loin
Pes etmek insan doğasına uygun, gelecek uzakta
Mais tu t'es mise à chanter, même pas par choix
Ama sen, istemeyerek de olsa, şakımaya başladın
Comme à chaque chute, à chaque fois, ça c'est imposé en toi
Her başarısızlıkta, her defasında olduğu gibi bu sana kabul ettirildi
Chanter, comme un enfant surpris, comme un instinct d'survie, comme un instant d'furie
Şaşırmış bir çocuk gibi, hayatta kalan bir böcek gibi, bir öfke anı gibi şakımak
Chanter pour accepter, exprimer, résister, avancer, progresser, exister
Kabul etmek, ifade etmek, direnmek, ilerlemek, gelişmek, var olmak için şakımak
Chanter comme une résilience, une délivrance
Bir direnme, bir kurtuluş olarak şakımak
Chanter comme une évidence
Bariz bir gerçek olarak şakımak
[Nakarat : Louane]
Et dans le noir, derrière le brouillard, j'entends ce piano chanter
Ve karanlıkta, sislerin ardında şu piyanonun umudu, inanma
Chanter l'espoir, l'envie de croire, qu'on peut tout réinventer
Arzusunu, her şeyi yeniden keşfedebileceğimizi söylediğini duyuyorum
Alors je joins ma voix encore une fois pour tenir dans l'orage
O zaman fırtınada dayanmak için bir kez daha sesimle(piyanoya)eşlik ediyorum
Je joins ma voix encore une fois pour trouver le courage
Cesaret bulmak için bir kez daha sesimle eşlik ediyorum
[2.Kıta : Grand Corps Malade]
À quel moment, tu comprends que c'est ton truc ?
Ne zaman anlayacaksın ki her çöküşünden sonra
Que la musique revient te relever de chaque chute
Müziğin seni ayağa kaldırması senin zımbırtın
À quel moment, tu sais qu'elle est ta boussole ?
Ne zaman bileceksin ki müzik senin pusulan ?
Quand la vie te punis, la musique te console
Hayat seni cezalandırınca müzik seni teselli eder
À quel moment, ce piano a chanté ?
Bu piyano ne zaman çaldı ?
Ses accords t'ont hanté, au choyé ta santé
Ezgileri aklından çıkmadı, sağlığında özenle bakıldı
À quel moment, il est ta respiration ?
Ne zaman o piyano senin nefesin oldu ?
Et à quel moment, on en fait une chanson ?
Ve ne zaman o piyano ile bir şarkı yaptık ?
[3.kıta: Louane & Grands Corps Malade]
Si je me sens comme une enfant, j'ai déjà eu plusieurs vies
Kendimi bir çocuk gibi hissediyorsam, daha önce pek çok hayatım olmuştur
Je peux regarder devant, en chantant ce qu'on m'a pris
Önüme bakabilirim, şarkı söylerken benden alınan şey bu
Moi aussi, j'ai connu une sorte brouillard et j'ai entendu ce piano au loin
Ben de bir çeşit sis gördüm ve uzaktan bu piyanoyu duydum
Et moi aussi, sans vraiment le prévoir, naturellement ma voix la rejoint
Ve ben de gerçekten hazırlanmadan,doğal olarak sesimle piyanoya eşlik ettim
On a pas du tout les mêmes histoires, mais finalement quelques points communs
Hikayelerimiz hiç de aynı değil ama sonuçta birkaç ortak noktası var
Comme un air de force oratoire, j'écris, tu chantes, le brouillard est bien loin
Bir hitabet gücünün havası gibi ben yazıyorum,sen söylüyorsun sis çok uzakta
[Nakarat : Louane]
Et dans le noir, derrière le brouillard, j'entends ce piano chanter
Ve karanlıkta, sislerin ardında şu piyanonun umudu, inanma
Chanter l'espoir, l'envie de croire, qu'on peut tout réinventer
Arzusunu, her şeyi yeniden keşfedebileceğimizi söylediğini duyuyorum
Alors je joins ma voix encore une fois pour tenir dans l'orage
O zaman fırtınada dayanmak için bir kez daha sesimle(piyanoya)eşlik ediyorum
Je joins ma voix encore une fois pour trouver le courage
Cesaret bulmak için bir kez daha sesimle eşlik ediyorum
Çeviren: Ahmet KADI