Snow is falling down on this glorious land
(kar düşüyor bu şanlı ülkeye)
Colors fading, turning into white again
(renkler soluyor, beyaza dönüyorlar)
To fallen heroes angels sting, they cry their winter tears
(düşmüş kahraman melekler deliyor, kış yaşlarıyla ağlıyorlar)
Endless mourning days will turn to years
(sonsuz yas günleri yıllara dönüyor)
So this is goodbye, I take leave of you and
(bu bir elveda, seni terkediyorum ve)
Spread your wings and you will fly away now, fly away now
(kanatlarınla yayılıyorum ve şimdi uzağa uçacaksın, şimdi uzağa uçacaksın)
Nothing on earth stays forever
(dünyadaki hiçbirşey sonsuza kadar kalmaz)
But none of your deeds were in vain
(yaptığın işler boşuna)
Deep in our hearts you will live again
(kalbimizin derinliğinde tekrar yaşayacaksın)
You're gone to the home of the brave
(kahramanların evine gideceksin)
Every solemn moment I will treasure inside
(her dini dakikayı içimde değerli tutuyorum)
even though it's hard to understand
(onu anlamanın güç olmasına rağmen)
That a silent wind can blow that candle out
(bu sakin rüzgar esip mumları söndürebilir)
taking everything leaving the pain far behind
(giderken herşeyi al eskide kalmış acıları)
You call out my name, but your voice is fading
(ismimi haykırıyorsun, ama sesin azalıyor)
into the wind, embraced, you'll fly away now, fly away now
(rüzgarda, sarıldın, şimdi uzağa uçacaksın, şimdi uzağa uçacaksın)
Nothing on earth stays forever
(dünyadaki hiçbirşey sonsuza kadar kalmaz)
But none of your deeds were in vain
(yaptığın işler boşuna)
Deep in our hearts you will live again
(kalbinin derinliğinde tekrar yaşayacaksın)
You're gone to the home of the brave
(kahramanların evine gideceksin)
My eyes are closed I feel you're faraway (so close)
(gözlerim kapalı uzakta olduğunu hissediyorum – çok yakında-)
Far beyond that shining star
(parlayan yıldızın ilerisinde)
I know you'll find what you've been fighting for
(neden savaştığını bulacağını biliyorum)
Far beyond that shining star
(parlayan yıldızın ilerisinde)
Down on bended knee I pray, bring courage to these souls
(dizlerimin üstüne eğildim, bu ruhlar için cesaret getiriyorum)
make'em live forever in the heart of the bold
(korkusuz kalp içinde onları sonsuza kadar yaşat)
So I say farewell my friends, I hope we'll meet again
(arkadaşlarıma veda ediyorum, umarım tekrar buluşuruz)
when my time has come to fall from the grace
(ustalıktan ayrılma vaktim geldiğinde)
So this is goodbye, I take leave of you and