Time takes care of the wound, so I can believe.
Zaman yaranın çaresine bakıyor, böylelikle inanabiliyorum
You had so much to give, you thought I couldn't see.
Verecek çok şeyin vardı, sandın ki göremiyordum
Gifts for boot heels to crush, promises deceived
Bot topuklarının kırılması için hediyeler, vaatler kandırıldı
I had to send it away to bring us back again.
Bunu geri göndermek zorunda kaldım bizi geri getirmek için
Your eyes and body brighten silent waters, deep.
Gözlerin ve vücudun sessiz derin suları aydınlatıyor
Your precious daughter in the other room, asleep.
Aziz kızın diğer odada uyuyor
A kiss "Goodnight" from every stranger that I meet.
Tanıştığım her yabancıdan gelen bir "Elveda" öpücüğü
I had to send it away to bring us back again.
Bunu geri göndermek zorunda kaldım bizi geri getirmek için
Morning theft, and pretender left, ungrateful.
Sabah hırsızı, ve solcu davacı, nankör
True Self is what brought you here, to me.
Doğru insan olma getirdi seni buraya bana
A place where we can accept this love.
Bu aşkı kabul edebileceğin bir yere
Friendship battered down by useless history,
Arkadaşlık, gereksiz bir geçmiş tarafından yere serildi
Unexamined failure.
İncelenmemiş bir hata
What am I still to you?
Sana kimim ben hala
Some thief who stole from you?
Senden çaldığım bir hırsız mıyım?
Or some fool drama queen whose chances were few?
Yoksa şansı çok az olan bir drama kraliçesi miyim?
Love brings us to who we need,
Aşk bizi ihtiyacımız olan kişiye getirir
a place where we can save
A heart that beats as both siphon and reservoir.
Sifon ve depo gibi atan bir kalbi kurtarabileceğimiz bir yere
You're a woman, I'm a calf.
Sen bir kadınsın ben bir danayım
You're a window, I'm a knife.
Sen bir penceresin, ben bir bıçağım
We come together making chance into starlight.
Yıldız ışığında bir şans için bir araya geldik
Meet me tomorrow night, or any day you want.
Buluş benimle yarın gece, yada istediğin herhangi bir günde
I have no right to wonder just how, or when.
Hakkım yok benim nasıl yada ne zaman olacağını merak etmekte
And though the meaning fits, there's no relief in this.
Aslında anlam uyuyorken buna, bunda yok hiç ferahlama
I miss my beautiful friend.
Özlüyorum ben güzel arkadaşımı
I had to send it away to bring her back again.
Bunu geri gönderdim onu geri getirmek için