I hear the clock, it's six a.m.
Saati duyuyorum, sabahın altısı
I feel so far from where I've been
Nerede olduğumdan çok uzak hissediyorum
Got my eggs and my pancakes too
Yumurta ve gözlemelerimi de aldım
Got my maple syrup, everything but you
Akçaağaç şurubum da var, sen hariç her şey
Break the yolks, make a smiley face
Yumurta sarısını kırıyorum, yüzümde gülücük
I kinda like it in my brand new place
Yepyeni evimde bunu seviyorum
I wipe the spots off the mirror
Ayna üzerindeki lekeleri temizliyorum
Don't leave the keys in the door
Anahtarları kapının üzerinde bırakmam
Never put wet towels on the floor anymore' cause
Bir daha asla yere ıslak havlu koymam çünkü
Nakarat :
[ Dreams last so long
Rüyalar çok uzun sürer
Even after you're gone
Hatta sen gittikten sonra bile
I know you love me
Beni sevdiğini bliyorum
And soon you will see
Ve yakında göreceksin ki
You were meant for me
Sen kaderime yazılmışsın
And I was meant for you
Ve ben de seninkine ]
Called my momma, she was out for a walk
Annemi çağırdım, yürüyüşe çıkmıştı
Consoled a cup of coffee but it didn't wanna talk
Bir fincan kahveyi avuttum fakat o konuşmak istemedi
Picked up a paper, it was more bad news
Gazete kağıdını elime aldım, daha da kötü haberler vardı
More hearts being broken or people being used
Daha çok kalp kırılıyor ve insanlar kullanılıyor
Put on my coat in the pouring rain
Dökülen yağmur altında paltomu giyindim
Saw a movie it just wasn't the same
Bir film gördüm pek aynı değildi
'Cause it was happy and I was sad
Çünkü mutluydu ve ben üzgündüm
It made me miss you oh so bad
O film seni özlettirdi oh çok kötü
Nakarat
Go about my business, I'm doin fine
İşimle meşgul oluyorum, işler iyi gidiyor
Besides, what would I say if I had you on the line
Bunun yanısıra, telefonda karşımda olsan sana ne söylerdim
Same old story, not much to say
Aynı eski hikaye, söyleyecek fazla bir şey yok
Hearts are broken, everyday
Kalpler kırılıyor, her gün
Brush my teeth and put the cap back on
Dişlerimi fırçalıyorum ve kapağı tekrar örtüyorum
I know you hate it when I leave the light on
Işıkları açık bırakmamdan nefret ettiğini biliyorum
I pick a book up, turn the sheets down.
Bir kitap alıyorum çarşafı örtüyorum
Take a deep breath and a good look around
Derin bir nefes alıp ve etrafıma iyice bakıyorum
Put on my pj's and hot into bed
Pijamarımılarımı giyiyorum ve yatağın içini sıcak tutarım
I'm half alive but I feel mostly dead
Yarı canlıyım fakat çoğunlukla ölü hissediyorum
I try and tell myself it'll be all right
Kendime her şeyin iyi olacağını anlatmaya çalışıyorum
I just shouldn't think anymore tonight
Bu gece daha fazla düşünmesem iyi olur