How can I wait, can I wait till tomorrow comes?
Nasıl bekleyebilirim, yarın gelene kadar bekleyebilir miyim?
How can I live till tomorrow comes?
Nasıl yaşayabilirim yarın gelene kadar?
How can I make every minute fly
Nasıl her dakika uçabilirim
I gonna die, gonna die or be old and gray
Ölürüm, ölürüm ya da yaşlanırım
Why is tomorrow so far away?
Yarın neden bu kadar uzak
How can I talk? Can I breath? Can I eat?
Nasıl konuşabilirim? Nefes alabilirim? Yiyebilirim?
What can I do with my hands and my feet?
Ellerimle ve ayaklarımla ne yapabilirim?
How can I wait, can I wait till tomorrow comes?
Nasıl bekleyebilirim, bekleyebilir miyim yarın gelene kadar?
Starlight go away, fade away, blow away
Yıldızların ışığı gitti, kayboldu, uçtu gitti
Sunrise come again, make a new sunny day
Güneş ışığı tekrar geldi, yeni bir güneşli gün doğdu