I remember you...
Here in the place where we first met (so long ago) so long ago
A smile (a smile), and a face I can't forget
But that was long ago
In this town (in this town), we shared some history
As I look around, I remember how we used to be
All the things he told me
The way he used to hold me then
And from now till forever more (forever more)
He won't hold me anymore
Oh, is this the way that it's gonna be?
He won't come back to me... come to me!
I walk alone on winter nights
Where we met, we would savor familiar sights
Those given weeks were memories
Those kisses caress his sensitivity
And from now, till forever more
I remember the one I used to love...
Seni hatırlıyorum...
Çok uzun zaman önce (çok uzun zaman önce) tanıştığımız yerdeyim
Unutamadığım bir gülüş (bir gülüş) ve bir yüz
Fakat bu uzun zaman önceydi
Bu şehirde (bu şehirde) bazı şeyler paylaştık
Etrafıma baktığımda nasıl olduğumuzu hatırlıyorum
Onun bana söylediği her şey
O zaman beni sarış şekli
Ve şimdiye kadar, sonsuza kadardan daha fazla (sonsuza kadardan daha fazla)
Artık bana sarılmayacak
Oh, olacak olan bu mu?
Bana geri dönmeyecek!
Tanıştığımız kış gecelerinde tek başıma yürüyorum
Tanıdık manzaraların tadını çıkarabilirdik
Bunlar kaybedilen haftaların anılarıydı
Bu öpücükler onun hassaslığının okşamaları
Be şimdiye kadar, sonsuza kadardan daha fazla
Bir zamanlar sevdiğim kişiyi hatırlıyorum...