Llega tu recuerdo en torbellino,
vuelve en el otoño a atardecer,
miro la garúa y mientras miro
gira la cuchara de café.
Del último café
que tus labios con frío
pidieron esa vez,
con la voz de un suspiro.
Recuerdo tu desdén,
te evoco sin razón,
te escucho sin que estés:
"Lo nuestro terminó"
dijiste en un adiós
de azúcar y de hiel...
Lo mismo que el café,
que el amor, que el olvido...
Que el vértigo final
de un rencor sin porqué...
Y allí, con tu impiedad,
me vi morir de pie,
medí tu vanidad
y entonces comprendí mi soledad
sin para qué...
Llovía y te ofrecí el último café…
Anıların hortum içinde geliyor,
bir sonbahar akşamında dönüyor,
çiseleyen yağmura bakıyorum ve bakarken
kahvenin kaşığı dönüyor.
Son kahveden
bu kez dudakların
soğukça istedi
iç çekişi gibi bir sesle.
Küçümseyişini anımsıyorum
nedensiz geliyorsun aklıma
seni dinliyorum sen yokken:
"Hikayemiz bitti",
dedin ayrılırken
şeker ve safra ile...
Aynı kahve gibi
aşk da unutuş da...
Son baş dönmesi gibi
anlamsız bir dargınlığın.
Ve orada senin saygısızlığınla
ayakta öldüğümü gördüm
kibrini ölçtüm senin
sonra yalnızlığımı anladım
nedensiz...
yağmur yağıyordu ve sana son kahveyi teklif ettim...