If youve ever kept a secret
Eğer şimdiye kadar bir sır sakladıysan
From the one you love
Sevdiğin birinden
This is what it feels
Bu onun hissettiği gibidir
If you thought that I was perfect
Eğer mükemmel olduğumu düşündüysen
Boy you were wrong
Yanılıyorsun evlat
Im far from that
Bundan çok uzağım
Theres one thing that Ive done to you
Senin için yaptığım bir şey var
That I regret and
Pişmanlık duyuyorum ve...
Look I know its no excuse but
Bak biliyorum bu mazeret değil ama
Im only humanyoung at that
Ben sadece insanım ve aynı zamanda gencim
And Im gonna make mistakes
Hatalar da yapacağım
And hope you understand
Ve umarım anlarsın
Didnt see it comin
Geldiğini görmedim
Wasnt on purpose
Kasten görmedim
Baby I promise
Bebeğim söz veriyorum
I didnt mean to hurt you
Seni incitmek istemedim
Will you forgive me
Beni affedecek misin?
You didnt deserve this
Bunu hak etmedin
I know it wasnt worth it
Biliyorum ona değmezdi
Im a tell him the truth
Ona bir gerçeği söylüyorum
(When Im ready to)
(Hazır olduğum zaman)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylerim
(Some how)
(Herhangi bir şekilde)
Gotta tell him the truth
Ona bu gerçeği söylemeliyim
(Thats what I gotta do)
(Yapmam gereken bu)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(But not now)
(Ama şimdi değil)
Gotta Tell him the truth
Ona gerçeği söylemeliyim
(Just wait a little bit)
(Sadece birazcık beklemek)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(He couldnt handle it)
(Bununla başa çıkamadı)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(Thats what I gotta do)
(Yapmam gereken bu)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(But not now ooh)
(Ama şimdi değil ooh)
Didnt see when I had tears rolling down my face
Göz yaşlarımın aktığını bile farketmedim
I turned my back
Arkama döndüm
It was heavy on the tongue
Bu konuşmada ağırdı
And I knew that you knew something was wrong
Ve bazı şeyleri yanlış bildiğini biliyordum
I was about to break open spill out everything
Herşeyi açığa çıkaran bir kişiliğim vardı
But something said
Ama bazı şeyler söyledin
Keri wait, Things are going great, what you gonna say
Keri bekle,İlişkiler mükemmel gidiyor,ne diyeceksin
I dont know maybe something
Bilmiyorum ama belki aşağı yukarı öyle
Didnt see it comin
Geldiğini görmedim
Wasnt on purpose
Kasten görmedim
Baby I promise
Bebeğim söz veriyorum
I didnt mean to hurt you
Seni incitmeyi amaçlamadım
Will you forgive me
Beni affedecek misin?
You didnt deserve this
Bunu hak etmedin
I know it wasnt worth it
Biliyorum ona değmezdi
Im a tell him the truth
Ona bir gerçeği söylüyorum
(When Im ready to)
(Hazır olduğum zaman)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylerim
(Some how)
(Herhangi bir şekilde)
Gotta tell him the truth
Ona gerçeği söylemeliyim
(Thats what I gotta do)
(Yapmam gereken bu)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(But not now)
(Ama şimdi değil)
Gotta Tell him the truth
Ona gerçeği söylemeliyim
(Just wait a little bit)
(Sadece birazcık beklemek)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(He couldnt handle it)
(Bununla başa çıkamadı)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(Thats what I gotta do)
(Yapmam gereken bu)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(But not now ooh)
(Ama şimdi değil ooh)
I feel less( than nothin)
Daha az hissediyorum (hiçbirşeyden)
Lower (than zero)
Daha alçak (sıfırdan)
And tired (of frontin)
Ve yorgun (yol göstermekten,karşı gelmekten)
Gotta tell him the truth ooh
Ona gerçeği söylemeliyim ooh
I feel less( than nothin)
Daha az hissediyorum (hiçbirşeyden)
Lower (than zero)
Daha alçak (sıfırdan)
And tired (of frontin)
Ve yorgun (yol göstermekten,karşı gelmekten)
Gotta tell him the truth ooh
Ona gerçeği söylemeliyim ooh
Guess Ive been waitin for the stars to align
Sanırım yıldızları aynı hizaya getirmek için beklemekteyim
Theres no perfect time
Mükemmel zaman değil
I gotta tell him the truth
Ona gerçeği söylemeliyim
Cause its hard to build the truth on a lie
Çünkü bir yalanda gerçek inşa etmek zor
And if thats what I want
Ve eğer yapmak istediğim buysa
I gotta tell him the truth
Ona gerçeği söylemeliyim
Im a tell him the truth
Ona bir gerçeği söylüyorum
(When Im ready to)
(Hazır olduğum zaman)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylerim
(Some how)
(Herhangi bir şekilde)
Gotta tell him the truth
Ona gerçeği söylemeliyim
(Thats what I gotta do)
(Yapmam gereken bu)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(But not now)
(Ama şimdi değil)
Gotta Tell him the truth
Ona gerçeği söylemeliyim
(Just wait a little bit)
(Sadece birazcık beklemek)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(He couldnt handle it)
(Bununla başa çıkamadı)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(Thats what I gotta do)
(Yapmam gereken bu)
Tell him the truth
Ona gerçeği söylemek
(But not now ooh)
(Ama şimdi değil ooh)