Quand le ciel bas et lourd pèse comme un couvercle
Gökyüzü, uzun sıkıntılara av olan inleyen ruha
Sur l'esprit gémissant en proie aux longs ennuis,
Ağır ve alçak bir kapak gibi basarken
Et que de l'horizon embrassant tout le cercle
Ve tüm daireyi kucaklayan ufuktan
Il nous verse un jour noir plus triste que les nuits ;
ize gecelerden daha üzgün bir kara gün dökerken;
Quand la terre est changée en un cachot humide,
Dünya nemli bir zindana dönüştüğünde
Où l'Espérance, comme une chauve-souris,
Umut, oraya bir yarasa gibi,
S'en va battant les murs de son aile timide
Çekingen kanadıyla duvarları döverek
Et se cognant la tête à des plafonds pourris ;
Başını çürük tavanlara çarparak giderken;
Quand la pluie étalant ses immenses traînées
Engin izlerini yayan yağmur
D'une vaste prison imite les barreaux,
Koca bir hapishanenin parmaklıklarını taklit ettiğinde,
Et qu'un peuple muet d'infâmes araignées
Ve aşağılık örümceklerden dili tutulmuş bir halk
Vient tendre ses filets au fond de nos cerveaux,
Ağlarını beyinirimizin dibine gererken,
Des cloches tout à coup sautent avec furie
Çanlar hiddetle sıçrar birden
Et lancent vers le ciel un affreux hurlement,
Ve korkunç bir çığlık atarlar göğe doğru,
Ainsi que des esprits errants et sans patrie
İnatla sızlanmaya koyulan
Qui se mettent à geindre opiniâtrement.
Vatansız ve gezgin ruhlar gibi.
Et de longs corbillards, sans tambours ni musique,
Ve davulsuz müziksiz, uzun cenaze arabaları,
Défilent lentement dans mon âme ; l'Espoir,
Yavaşça akıp geçiyor ruhumun içinden;
Vaincu, pleure, et l'Angoisse atroce, despotique,
Umut, yenik, ağlıyor, ve korkunç despotik Endişe,
Sur mon crâne incliné plante son drapeau noir.
Eğik kafatasıma kara bayrağını dikiyor.