Sometimes I find myself sittin' back and reminiscing
(Bazen kendimi arkama yaslanmış eski anıları gözden geçirirken buluyorum,)
Especially when I have to watch other people kissing
(Özellikle diğer insanların öpüşmelerini izlediğimde.)
And I remember when you started callin' me your miss's
(Ve beni 'hanfendim' olarak çağırmaya başladığını hatırlıyorum:)
All the play fightin', all the flirtatious disses
(Edilen tüm kavgalar, tüm oynaşmalar...)
I'd tell you sad stories about my childhood
(Sana çocukluğumuna ait kötü hikayeler anlattım.)
I don't why I trusted you but I knew that I could
(Sana neden güvendim bilmiyordum ama güvenebileceğimi biliyordum.)
We'd spend the whole weekend lying in our own dirt
(Tüm haftasonunu kendi dağınıklığımızın içinde geçirirdik.)
I was just so happy in your boxers and your t-shirt
(Ben sadece çok mutluydum senin baksırının ve tişörtünün içinde.)
[Chorus]
Dreams, Dreams
(Hayaller, hayaller:)
Of when we had just started things
(Bir şeylere başladığımızdaki...)
Dreams of you and me
(Senle benim hayallerimiz.)
It seems, It seems
(Öyle görünüyor ki, öyle görünüyor ki,)
That I can't shake those memories
(O hatıraları aklımdan çıkaramayacağım.)
I wonder if you have the same dreams too.
(Sen de benimle aynı hayallere sahip misin merak ediyorum.)
The littlest things that take me there
(Beni bu hale getiren küçücük şeyler;)
I know it sounds lame but its so true
(Biliyorum kulağa çok yavan geliyorlar ama çok doğrular.)
I know its not right, but it seems unfair
(Bu doğru değil biliyorum ama haksızlık gibi gözüküyor,)
That the things are reminding me of you
(Bana seni hatırlatan bu şeyler.)
Sometimes I wish we could just pretend
(Bazen sadece rol yapabilseydik diye umuyorum,)
Even if for only one weekend
(Sadece bir haftasonu olsa bile.)
So come on, Tell me
(Bu yüzden haydi, anlat bana:)
Is this the end?
(Bu 'son' mu?)
Drinkin' tea in bed
(Yatakta çay içmeler,)
Watching DVD's
(Dvd izlemeler,)
When I discovered all your dirty grotty magazines
(Senin uygunsuz dergilerini keşfettiğim an...)
You take me out shopping and all we'd buy is trainers
(Beni alışverişe çıkarırdın ve sadece spor ayakkabısı satın alırdık:)
As if we ever needed anything to entertain us
(Sanki bizi eğlendirecek herhangi bir şeye ihtiyacımız varmış gibi...)
The first time that you introduced me to your friends
(Beni arkadaşlarınla tanıştırdığın ilk an,)
And you could tell I was nervous, so you held my hand
(Ve, gergin olduğumu söyleyebildin, böylece elimi tuttun.)
When I was feeling down, you made that face you do
(Kendimi kötü hissettiğimde o yaptığın yüz ifadesini yaptın.)
There is no one in the world who could replace you
(Dünyada senin yerini alabilecek kimse yok.)
[Chorus]
Dreams, Dreams
(Hayaller, hayaller:)
Of when we had just started things
(Bir şeylere başladığımızdaki...)
Dreams of you and me
(Senle benim hayallerimiz.)
It seems, It seems
(Öyle görünüyor ki, öyle görünüyor ki,)
That I can't shake those memories
(O hatıraları aklımdan çıkaramayacağım.)
I wonder if you have the same dreams too.
(Merak ediyorum; sen de benimle aynı hayallere saip misin...)
The littlest things that take me there
(Küçücük şeyler bana onları hatırlatan.)
I know it sounds lame but its so true
(Biliyorum kulağa çok yavan geliyor ama çok doğrular.)
I know its not right, but it seems unfair
(Doğru olmadığını biliyorum ama haksızlık gibi gözüküyor,)
That the things are reminding me of you
(Bana seni hatırlatan bu şeyler.)
Sometimes I wish we could just pretend
(Bazen sadece rol yapabilmemizi diliyorum,)
Even if for only one weekend
(Sadece bir haftasonu olsa bile.)
So come on, Tell me
(Bu yüzden haydi, anlat bana:)
Is this the end?
(Bu 'son' mu?)
by lolala