I really hope it hurts like hell
(Bunun gerçekten cehennem gibi acıtmasını umuyorum)
I really hope it hurts like hell
(Bunun gerçekten cehennem gibi acıtmasını umuyorum)
(I really hope it hurts like hell)
(Bunun gerçekten cehennem gibi acıtmasını umuyorum)
I really hope it hurts like hell
(Bunun gerçekten cehennem gibi acıtmasını umuyorum)
I really hope it hurts like hell
(Bunun gerçekten cehennem gibi acıtmasını umuyorum)
(I really hope it hurts like hell)
(Bunun gerçekten cehennem gibi acıtmasını umuyorum)
My baby said he loved me
Bebeğim beni sevdiğini söylemişti
My baby said he need me
Bebeğim bana ihtiyacı olduğunu söylemişti
Gonna eat, sleep and breathe me out
Yemek yiyecek,uyuyacak ve beni nefes alacak
'Til the end (Yeah)
Sonuna kadar (evet)
But then my baby went bad (Went bad)
Sonra bebeğim kötüye gitti (kötüye)
I guess he had a relapse (Yeah)
Sanırım kötü yola saptı (evet)
Had to sneak, cheat and bring me down
Kaçıp,aldatmalı beni düşürmeliydi
It had to end (End, yeah)
Bitmek zorundaydı (son,evet)
My baby falls asleep (Sleep)
Bebeğim uykuya dalar (uyku)
In his bed (Bed)
Kendi yatağında (yatak)
Fingertips (Tips)
Parmak uçları (uçları)
On the edge
Sınırda
He left me for a girl (Girl)
Beni bir kız için terk etti (kız)
Bet he regrets leaving me
Ama beni bıraktığı için pişman
(Leaving me, leaving me)
(beni terk etmek,beni terk etmek)
And I hope it hurts like hell (Oh-oh-oh)
Ve umarım cehennem gibi acıtıyordur (oh-oh-oh)
And I hope it hurts like hell (Oh-oh-oh)
Ve umarım cehennem gibi acıtıyordur (oh-oh-oh)
You shoulda never let me go
Beni asla bırakmamalıydın
I know I'm messing up your mind
Biliyorum aklını karıştırıyorum
The devil got you good this time
Bu sefer şeytan seni iyi yakaladı
And I hope it hurts like hell (Oh-oh-oh)
Ve umarım cehennem gibi acıtıyordur (oh-oh-oh)
My baby said he loved me (Yeah, I do)
Bebeğim beni sevdiğini söyledi (evet,seviyorum)
My baby had it easy (Yeah)
Bebeğim kolay sahip olmuştu (evet)
Got to touch, kiss and please me
Dokunmalı,öpmeli ve beni memnun etmeliydi
All night and day (Day, yeah)
Tüm gece ve gün (gün, evet)
Remember when we took that trip to Cabo
Cabo'ya gezmeye gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun
24 hours, then we took it to the chateau
24 saat,sonra bunu şatoya taşıdık
How does it feel to do it on your own?
Bunu kendi başına yapmak nasıl hissettiriyor ?
Missing me (Yeah, yeah)
Beni özlüyor (evet,evet)
My baby's all alone (All alone) in his bed (In his bed)
Bebeğim yapayalnız (yapayalnız) kendi yatağında (yatağında)
Fingertips (fingertips, yeah) on the edge (On the edge)
Parmak uçları (parmak uçları,evet) sınırda (sınırda)
He left me for a girl
Beni bir kız için terk etti
Bet he regrets leaving me (Leaving me)
Ama beni terk ettiği için pişman (beni terk etmeyi)
And I hope it hurts like hell (Oh-oh-oh)
Ve umarım cehennem gibi acıtıyordur (oh-oh-oh)
And I hope it hurts like hell (Oh-oh-oh)
Ve umarım cehennem gibi acıtıyordur (oh-oh-oh)
You shoulda never let me go
Beni asla bırakmamalıydın
I know I'm messing up your mind
Biliyorum aklını karıştırıyorum
Bet now I got you good this time
Ama şimdi seni iyi yakaladım bu sefer
And I hope it hurts like hell (Oh-oh-oh)
Ve umarım cehennem gibi acıtıyordur (oh-oh-oh)
(I really hope it hurts like hell)
(Bunun gerçekten cehennem gibi acıtmasını umuyorum)
Offset!
Ofset !
Drop tears from my eyes (Tears)
Gözlerimden yaşlar akıt (yaşlar)
I can't cry (Cry)
Ağlayamam (ağla)
I'm on fire (Fire)
Yanıyorum (ateş)
Cheating night and night (Night)
Gece ve gece aldatarak (gece)
No more flights (Flights)
Daha fazla uçuşlar yok (uçuşlar)
You got caught in the hype (Hoo!)
Heyecanda kendini kaybettin (Hoo!)
Ain't take my advice
Benim tavsiyemi almıyorsun
You gotta the steak, the fork and the whole knife
Etin,bıçağın ve tüm bıçağa sahipsin
No more ice (Ice)
Daha fazla buz yok (buz)
In a course on the jet on flight (Jet)
Rotada jette uçuşta (jet)
You so trife
Çekişmelisin
I can't trust you schist (No)
Şistine güvenemiyorsun (hayır)
You gon' miss this pipe
Bu boruyu özleyeceksin
Billie Jean, I think I'm Mike (Mike, yeah)
Billie Jean,bence ben Mike'ım (Mike,evet)
I'ma miss her in the bed
Onu yatakta özleyeceğim
Fucking up my head, fuck it up like lice
Kafamı batıracak,onu bitler gibi batıracak
I hope it was worth it (Worth it)
Umarım buna değmiştir (değmiş)
Jumping on dick like Kermit (Kermit)
Kermit gibi atlıyorum
It was picture perfect
Bu görüntüde mükemmeldi
'Til the bullshit had surfaced (Surfaced)
Saçmalık ortaya çıkana kadar
Looking at you like a clown
Sana palyaço gibi bakıyorum
Looking at you like a bird bitch (Clown)
Sana kuş gibi bakıyorum sürtük (palyaço)
I don't even want you now, you can go live on the curb, bitch (Curb)
Şimdi seni istemiyorum bile,gidip kaldırımda yaşayabilirsin sürtük
I really hope it hurts like
Gerçekten umuyorum bunun acıttığını
Like, like hell (Hell)
Tıpkı,cehennem gibi(cehennem)
I really hope it hurts like (Oh)
Gerçekten bunun acıttığını umuyorum
Like (Hell), like hell (Hell)
Cehennem gibi(cehennem),cehennem gibi(cehennem)
I really hope it hurts like (Oh)
Gerçekten bunun acıttığını umuyorum
Like (Hell), like hell (Hell)
Cehennem gibi(cehennem),cehennem gibi(cehennem)
I really hope it hurts like (Oh)
Gerçekten bunun acıttığını umuyorum
Like (Hell), like hell
Cehennem gibi(cehennem),cehennem gibi