Sometimes I wonder if everything changed,
-Bazen herşey değişse ne olurdu diye merak ederim
How could we make out?
-Nasıl başarı kazanırdık?
And now suddenly thunder and everything's changed,
-Ve şimdi amiden gök gürüldüyor ve herşey değişiyor
There's this big dark cloud
-Karanlık büyük bir bulut var.
Hovering
-Çırpınıyor
Hovering, Hovering, Hovering
-Çırpınıyor, çırpınıyorum...
You always said that we'd make it through
-Her zaman yapardık diyordun.
Troubling, Stumbling, Fumbling
-Altüst oluyor, tökezliyor, beceremiyorum
For the words to say that I'm leaving you
-Senden ayrılacağım kelimeleri söylemeyi...
I'm leaving you
-Senden ayrılıyorum.
We go through the motions like everything's settled,
-Herşey sabitmiş gibi işaretlerin içinden gidiyoruz
But it's inside out
-Ama bu ters yüz olmuş.
And it makes us uncomfortable still holding on
-Ve konforsuz hissettiriyor beni, devam ediyorken.
When there's all this doubt
-Ve tamamı şphe dolduğunda
Hovering
-Çırpınıyorum.
Hovering, Hovering, Hovering
-Çırpınıyor, çırpınıyorum...
You always said that we'd make it through
-Her zaman yapardık diyordun.
Troubling, Stumbling, Fumbling
-Altüst oluyor, tökezliyor, beceremiyorum
For the words to say that I'm leaving you
-Senden ayrılacağım kelimeleri söylemeyi...
I'm leaving you
-Senden ayrılıyorum.
And maybe we're just older,
-Ve belki sadece eskidik
Just a little older
-Birazcık eskidik
'Cause the fact that this is over.
-Çünkü gerçek şu ki bitti bu iş.
The fact that this is over with you's been
-Gerçek şu ki seninle olduğum anlar bitti.
Hovering, Stumbling, Fumbling.
-Çırpınıyor, tökezliyor, beceremiyorum
For the words to say that I'm leaving you
-Senden ayrılacağım kelimeleri söylemeyi...
I'm leaving you
-Senden ayrılıyorum.
You always said we'd make it through,
-Her zaman yapardık diyordun.
You always said we'd make it through
-Her zaman yapardık diyordun.