Es war September in Athen.
Der letzte Abend war so leer.
Sie fragte ihn: "Wann kommst du wieder?"
Da sagte er: "Vielleicht nie mehr".
Akropolis, adieu, ich muss geh'n!
Die weißen Rosen sind verblüht.
Was wird gescheh'n ?
Ich wär' so gern geblieben.
Akropolis, adieu!
Ein fremder Wind weht über's Meer,
Und morgen sind wir schon allein.
Komm lass uns tanzen, vergiss die Sorgen,
Es wird vielleicht nie mehr so sein!
Akropolis, adieu, ich muss geh'n!
Die weißen Rosen sind verblüht.
Was wird gescheh'n ?
Ich wär' so gern geblieben,
Akropolis, adieu!
La la la la la, la...
Akropolis, adieu, ich muss geh'n!
Die weißen Rosen sind verblüht.
Was wird gescheh'n ?
Ich wär' so gern geblieben,
Akropolis, adieu! Akropolis, adieu!
Atinda Eylüldü.
Son akşam çok boştu
Kasın adama sordu "Ne zaman geri geliyorsun?"
O zaman adam deddi: "Belki asla".
Hoşçakal Akropolis gitmek zorundayım.
Beyaz güller solmuş.
Ne olacak?
Kalmayı çok isterdim,
Hoşçakal Akropolis
Denizin üzerinde garip bir yel esiyor
ve yarın yine yalnız olacağız.
Gel dans edelim, dertleri unut
Belki bir daha asla böyle olmayacak.
Hoşçakal Akropolis gitmek zorundayım.
Beyaz güller solmuş.
Ne olacak?
Kalmayı çok isterdim,
Hoşçakal Akropolis
La la la la la la...
Hoşçakal Akropolis gitmek zorundayım.
Beyaz güller solmuş.
Ne olacak?
Kalmayı çok isterdim,
Hoşçakal Akropolis. Hoşçakal Akropolis