İlkbaharda bir kayık yaptık
Out of feathers, out of bones.
Tüylerden ve kemiklerden yoksun.
We set fire to our homes,
Evlerimizi ateşe verdik,
Walking barefoot in the snow.
Karda yalınayak yürüyoruz.
Distant rhythm of the drum
Davulun uzaktan gelen ritmi
As we drifted towards the storm.
Biz fırtınaya doğru sürüklenirken.
Baby lion lost his teeth,
Yavru aslan dişlerini kaybetti,
Now they're swimming in the sea.
Şimdi denizde yüzüyorlar.
Troubled spirits on my chest
Rahatsız ruhlar göğsümün üstünde
Where they laid to rest.
Dinlenmek için yattıkları yerde.
The birds all left, my tall friend,
Kuşkar tamamen terk etti, uzun arkadaşım,
As your body hit the sand.
Vücudun kumu sarsarken.
Million stars up in the sky
Milyonlarca yıldız gökyüzünde duruyor.
Formed a tiger's eye
Bir kaplan gözü şeklini almışlar.
That looked down on my face,
Yukarıdan yüzüme baktı,
Out of time and out of place.
Zamanın dışında ve mekanın dışında.
So hold on.
Bu yüzden bekle.
Hold on to what we are.
Biz neysek onu bekle.
Hold on to your heart.
Kalbini bekle.
Awaken by the sound of a screaming owl.
Çığlık atan bir baykuşun sesiyle uyandırıldık.
Chasing leaves in the wind,
Rüzgardaki yaprakları takip ediyoruz.
Going where we've never been.
Hiç gitmediğimiz bir yere gidiyoruz.
Said goodbye to you, my friend,
Sana veda ettim, arkadaşım,
As the fire spread.
Yangın yayılırken.
All that's left are your bones
Tüm ayrılanlar senin kemiklerin.
That will soon sink like stones.
Yakında taşlar gibi suya batacaklar.
So hold on.
Bu yüzden bekle.
Hold on to what we are.
Biz neysek onu bekle.
Hold on to your heart.
Kalbini bekle.
So hold on.
Bu yüzden bekle.
Hold on to what we are.
Biz neysek onu bekle.
Hold on to your heart.
Kalbini bekle.
--iridescent--