You are sleeping unhampered by guilt
(Suçluluk tarafından engellenmemiş halde uyuyorsun)
Comes the morning you shut down
(Kapısına kilit vurduğun sabah gelip çatar)
The devil's breath is a disease on your lips
(Şeytanın nefesi dudaklarındaki bir hastalıktır)
Reaching out for your loss
(Zararına uzanarak)
You prey on your flock
(Topluluğunu yağmalarsın)
Seeking out the weaker hearts
(Daha güçsüz kalpleri arıyorsun)
With eternity in your grip
(Kavramandaki sonsuzlukla)
And on a lifelong throne of sub-religion
(Ve bir alt dinin hayat boyu tahtında)
They will eat from your head
(Seni başından yiyecekler)
With the moon above and the sun below
(Yukarıdaki ay ve aşağıdaki güneş ile beraber)
I can't remember the sun upon my skin
(Cildimdeki güneşi hatırlayamam)
Slave to a sorrow that is whispering within
(İçinde fısıldayan bir hüzün için didin dur)
I'm always waiting for you before I sleep
(Yatmadan önce hep seni bekliyorum)
There is no comfort in the distance that we keep
(Koruduğumuz mesafede hiç rahatlık yok)
In a river of grief I am drowning
(Bir keder nehrinde boğuluyorum)
And your grip is surrounding my heart
(ve kavraman kalbimi kuşatıyor)
Balancing on the edge of failure
(Başarısızlığın eşiğinde dengeliyorum kendimi)
And relieved, should I fall
(Ve rahatlamış halde, düşmeli miydim)
Scattered dust upon my eyes
(Gözlerimin üzerinde dağılmış tozlar)
A winding road taking you nowhere
(Dolambaçlı bir yol seni hiçbir yere götürmüyor)
A winding road taking me home
(Dolambaçlı bir yol beni eve götürüyor)
And my home is my grave
(Ve evim mezarımdır)
Waiting for a day when there is nothing left to say
(söylenecek hiçbir şeyin kalmadığı günü bekliyorum)
Voices of despair is a familiar friendship
(Umutsuzluğun sesleri tanıdık bir dostluktur)
A society in your head holds the code to destruction
(Kafandaki bir toplum yıkım için kodları muhafaza eder)
Dying fast
(Hızla bitiyor)
Summer dying fast
(Yaz mevsimi hızla bitiyor)
And this can't last, as nothing ever lasts
(Ve hiçbir şey dayanmazken, bu da dayanamaz)
In a forest of flesh
(Bedenin ormanında)
There is a need to sever myself away from happiness
(Kendimi mutluluktan ayırmaya ihtiyacım var)
Still no drifting sun
(Yine de güneş sürüklenmiyor )
Black upon the earth
(Yeryüzünün üzerinde karanlık)
Still the air is dry
(Hava hâlâ kuru )
And the locust wait
(Ve ağustos böceği bekliyor)
There is no help in the wake of our needs
(İhtiyaçlarımızın ardında yardım yok)
There is no help to dispel the pain
(Acıyı giderecek yardım yok)
There is no help yet some cling to a phantom
(Henüz bir yardım yok bazıları bir hayalete tutunur)
There is no help, only circles on the water
(Yardım yok, yalnızca suyun üzerinde halkalar (var))
Çeviren:Şafak YALÇIN