If all our life is but a dream, fantastic posing greed
Eğer tüm hayatımız olağanüstü açgözlülük fiyakalı bir hayalden ibaretse
Then we should feed our jewelry to the sea
Mücevherlerimizi denize yem etmeliyiz
For diamonds do appear to be just like broken glass to me
Zira elmaslar kırık cam parçaları gibi geliyor bana
And then she said she can't believe
Sonra o inanamadığını söyledi
Genius only comes along in storms of fabled foreign tongues
Deha yalnızca yabancı dillerin efsanelerindeki fırtınalarla
birlikte geliyor
Tripping eyes and flooded lungs
Seğirten gözler ve taşmış akciğerler
Northern downpour sends its love
Kuzey sağanağı sevgisini gönderiyor
Hey moon, please forget to fall down
Hey ay, lütfen batmayı unut
Hey moon, don't you go down
Hey ay, batma
Sugarcane in the easy morning
Sorunsuz bir sabahta şekerkamışı
Weathervanes my one and lonely
Rüzgargülleri benim biriciklerim
The ink is running toward the page
Mürekkep sayfaya doğru akıyor
It's chasing off the days
O günlerin peşine düşüyor
Look back at both feet and that winding knee
Ayakları ve o birbirine dolanmış dizleri anımsa
I missed your skin when you were east
Sen doğudayken tenini özledim
You clicked your heels and wished for me
Sen ise topuklarını birbirine vurdun ve beni diledin*
Through playful lips made of yarn
Masaldan yapılmış oyunbaz dudaklar arasından
That fragile Capricorn
O kırılgan oğlak (takımyıldızı)
Unravelled words like moths upon old scarves
Sökülmüş kelimeler tıpkı eski atkıların üzerindeki güveler
gibi
I know the world's a broken bone
Biliyorum dünya kırık bir kemik
But melt your headaches call it home
Ama başağrılarını gider ve onu yuva say
Hey moon, please forget to fall down
Hey ay, lütfen batmayı unut
Hey moon, don't you go down
Hey ay, batma
Sugarcane in the easy morning
Sorunsuz bir sabahta şekerkamışı
Weathervanes my one and lonely
Rüzgargülleri benim biriciklerim
* Oz Büyücüsü