Sorrow
The sweet smell of a great sorrow lies over the land
Plumes of smoke rise and merge into the leaden sky:
A man lies and dreams of green fields and rivers,
But awakes to a morning with no reason for waking
Hes haunted by the memory of a lost paradise
In his youth or a dream, he cant be precise
Hes chained forever to a world thats departed
Its not enough, its not enough
His blood has frozen curdled with fright
His knees have trembled given way in the night
His hand has weakened at the moment of truth
His step has faltered
One world, one soul
Time pass, the river rolls
Its not enough its not enough
His hand has faltered
.... .... ......
And he talks to the river of lost love and dedication
And silent replies that swirl invitation
Flow dark and troubled to an oily sea
A grim intimation of what is to be
Theres an unceasing wind that blows through this night
And theres dust in my eyes, that blinds my sight
And silence that speaks so much louder that words,
Of promises broken
Pişmanlık
İşte büyük bir pişmanlığın tatlı kokusu öylece kalmış etrafta
Kuştüyü dumanlar yükseliyor ve karışıyor kurşun renkli gökyüzüne
Bir adam yatmış ve düşünüyor , yeşillikleri ve ırmakları
Ama uyanmak için hiçbir sebebi olmadığı sabahlara uyanık şekilde..
Kayıp bir cennetin anılarını kafadan atmakta kararsız
Gençliğinde veya rüyalarında,"kesin" olmaktan uzak
Ölü bir dünyaya zincirlenmiş sonsuza dek
Hayır yetmez,yetmez...
Kanı korkudan buz gibi kesilmişdi,
Dizleri titriyordu gecenin bir vakti,
Elleri ise zayıflamıştı o doğruluk anında
Adımları da sendeliyordu..
Tek dünya,tek ruh
Zaman geçer,ırmak akar..
Hayır yetmez,yetmez
Elleri durmuyordu yerinde
Kayıp aşkın ve adağın ırmağıyla konuşuyordu
Ve sessizlik de cevap veriyordu o girdap gibi davetiyeye
Yağlı denize akan karanlık ve pislik
Olması gereken acımasız bir dostluk gibi
Bu geceye doğru durmadan esen bir rüzgar,
Gözlerimde ise toz var,görüşümü kör eden!
Sessizlik de o sözleri çok gürültülü söylüyor gibi.
Tutulmamış olan sözleri yani.