So, so you think you can tell Heaven from Hell, blue skies from pain
Cehennem'den Cennet'i, kederden mavi gökyüzünü ayırt edebileceğini mi sanıyorsun?
Can you tell a green field from a cold steel rail?
Soğuk parmaklıklardan yeşil çayırları ayırt edebilir misin?
A smile from a veil?
Veya bir maskeden, gülümsemeyi?
Do you think you can tell?
Ayırt edebileceğini mi sanıyorsun?
And did they get you to trade your heroes for ghosts?
Peki ya, sana kahramanlarınla hayaletleri değiştirttiler mi?
Hot ashes for trees?
Ağaçlarla sıcak külleri?
Hot air for a cool breeze?
Sıcak hava ile soğuk bir esintiyi?
Cold comfort for change?
Değiştirmek saçma olmaz mıydı?
And did you exchange a walk on part in the war for a lead role in a cage
Veya kodesteki başrolün yerine savaştaki figüranlığa değiş miydin?
How I wish, how I wish you were here.
Burada olmanı ne çok isterdim.
We're just two lost souls swimming in a fish bowl, year after year.
Biz sadece balık kabında yüzen iki kayıp ruhuz, yıllardır böyle.
Running over the same old ground
Hep aynı yerde koşan.
What have you found? The same old fears.
Ne buldun? Aynı eski korkuları mı?
Wish you were here
Keşke burada olsaydın.