late goodbye-geç elveda
in our headlights, staring, bleak, beer cans, deer's eyes
farlarımızda, büyük aktör, çok soğuk, bira kutuları, geyiklerin gözleri
on the asphalt underneath, our crushed plans and my lies
asfaltların altında, bizim ezme planlarımız be benim yalanlarım
lonely street signs, powerlines, they keep on flashing, flashing by
yalnız sokak işaretleri, kontrol çizgileri, onlar parlamayı sürdürüyorlardı, parlamakla
and we keep driving into the night
ve biz gecenin içine sürmeye devam ediyorduk
it's a late goodbye, such a late goodbye
bu bir geç hoşçakal, çok geç bir hoşçakal
and we keep driving into the night
ve biz gecenin içine sürmeye devam ediyorduk
it's a late goodbye
bu bir geç hoşçakal
your breath hot upon my cheek, and we crossed, that line
nefesin sıcak yanaklarımın üzerinde, ve biz geçtik, o sırada
you made me strong when I was feeling weak, and we crossed, that one time
kendimi zayıf hissederken benim güçlü hissetmemi sağladın, ve biz geçtik, bir zaman
screaming stop signs, staring wild eyes, keep on flashing, flashing by
çığlık atan işaretler, parlayan vahşi gözler, parlamaya sürdür, parlamakla
and we keep driving into the night
ve biz gecenin içine sürmeye devam ediyorduk
it's a late goodbye, such a late goodbye
bu bir geç hoşçakal, çok geç bir hoşçakal
and we keep driving into the night
ve biz gecenin içine sürmeye devam ediyorduk
it's a late goodbye
bu bir geç hoşçakal
the devil grins from ear to ear when he sees the hand he's dealt us
o bize paylaştırılan elleri görürken şeytan kulaktan kulağa sırıtıyor
points at your flaming hair, and then we're playing hide and seek
alevlenen saçlarındaki noktalar, ve sonra biz saklıyı ve araştırmayı oynuyoruz
I can't breathe easy here, less our trail's gone cold behind us
burada rahat nefes alamıyorum, radarlarımız yanımızda soğurken
till' in the john mirror you stare at yourself grown old and weak
hala John'un aynasının içinde yaşlandığına ve zayıflığına dik dik bakıyorsun
and we keep driving into the night
ve biz gecenin içine sürmeye devam ediyorduk
it's a late goodbye, such a late goodbye
bu bir geç hoşçakal, çok geç bir hoşçakal..