Yeah, you've got it all,
Evet, her şeye sahipsin,
But you've got it all wrong.
Ama yanlış şeylere..
No, you don't know
Hayır, bilmiyorsun
You're a poor unfortunate soul.
Zavallı talihsiz bir kişiliğin var.
Oh I know,
Oh biliyorum,
You make it seem that you feel whole,
Tümüyle hissettiğin gibi gösteriyorsun,
So they don't know
Bu yüzden diğerleri bilmiyor,
You're a poor unfortunate soul.
Zavallı talihsiz bir kişiliğinin olduğunu.
Yeah you put on a faith facade,
Dış görünüşünü bir inançla donat,
Think you're holy when you're not.
Sen yokken kutsal olduğunu düşün.
I hate to break it to you baby,
Bebeğim seni kırmaktan nefret ediyorum,
But you're simply lost.
Ama kolayca kaybediyorsun.
You can right all the wrongs just to feel you belong,
Hissettiğin tüm yanlış duyguları doğruya çevirebilirsin,
But simply calling out sins don't bring you closer to God.
Ama günahlara basitçe kapılıyorsun, Tanrıya yaklaşmıyorsun.
You're just a ghost at most,
Sen genellikle bir hayaletsin,
A set of empty bones,
Boş kemiklerden oluşturulmuş,
Searching for anything and everything to make you feel whole,
Bir şeyler arıyorsun tümüyle hissetmeni sağlayacak bir şeyler,
When it gets cold, oh oh oh.
Gittikçe soğuk olduğunda.
You don't know.
Bilmiyorsun.
No you don't know.
Hayır bilmiyorsun.
Oh you're all alone,
Tümüyle yalnızsın,
You poor unfortunate soul.
Zavallı talihsiz birisin.
You can't control where your body lets you go.
Bedeninin nereye gittiğini kontrol edemezsin.
Oh you're all alone,
Tamamiyle yalnızsın,
You poor unfortunate soul.
Zavallı talihsiz birisin.
And you say that I've got it all wrong.
Ve benim tamamiyle yanlış olduğumu söylüyorsun.
'Cause you just know I'm a poor unfortunate soul.
Çünkü tek bildiğim benim talihsiz biri olduğum.
But there's no way that there's weight in the words that you preach,
Ama bu ağır sözleri sana nasihat vermek için hiçbir yol yok,
When you're claiming your faith and you contradict your speech.
İnancına tutunduğunda ve söylediklerinle çeliştiğinde.
So I sit here and listen to your tongue and cheek,
Buraya otur ve ağzından çıkanları dinle,
I know that when you sit and pray you're only praying for keeps.
Oturup yalvardığında biliyorum, sadece sen dua etmeyi sürdüreceksin.
Cause you're a ghost at most,
Çünkü genellikle bir hayaletsin,
A set of empty bones,
Boş kemiklerden oluşturulmuş,
Searching for anything and everything to make you feel whole,
Bir şeyler arıyorsun tümüyle hissetmeni sağlayacak bir şeyler,
When it gets cold, oh oh oh.
Gittikçe soğuk olduğunda.
You don't know.
Bilmiyorsun.
No you don't know.
Hayır bilmiyorsun.
Oh you're all alone,
Tümüyle yalnızsın,
You poor unfortunate soul.
Zavallı talihsiz birisin.
You can't control where your body lets you go.
Bedeninin nereye gittiğini kontrol edemezsin.
Oh you're all alone,
Tamamiyle yalnızsın,
You poor unfortunate soul.
Zavallı talihsiz birisin.
You're shallow and empty and filled with regret.
Sığ ve boşsun, pişmanlıkla dolmuşsun.
I think that chest must be heavy from that cross on your neck
Boynundan aşağı sarkan haç eminim çok ağır olmalı
You only wear 'cause you're wary of what comes next after your death.
Sadece sen giyiyorsun çünkü ölümden sonra gelecek şey için tedbirlisin.
Don't think I didn't notice.
Fark etmediğimi sanma.
Don't think I didn't notice.
Fark etmediğimi sanma.
Don't think I didn't know you're just a po-oh-oh-oh
Fark etmediğimi sanma, sen sadece..
Poor unfortunate so-o-o-oul
Zavallı talihsiz birisin
Poor unfortunate so-o-o-oul
Zavallı talihsiz birisin
Poor unfortunate so-o-o-oul
Zavallı talihsiz birisin
Poor unfortunate
Zavallı talihsiz.
And you've got it all (poor unfortunate so-o-o-oul)
Ve her şeye sahipsin (zavallı talihsiz birisin)
You've got it all wrong (poor unfortunate so-o-o-oul)
Ama yanlış şeylere (zavallı talihsiz birisin)
No you'll never know, never know, never know (poor unfortunate so-o-o-oul)
Hayır, asla bilmeyeceksin, asla bilmeyeceksin, asla bilmeyeceksin (zavallı talihsiz birisin)
You're a poor unfortunate soul.
Sen zavallı talihsiz bir kişiliksin.
Don't think I didn't notice.
Fark etmediğimi sanma.