F*** the trendsetter
(Akım belirleyiciyi s*keyim.)
I'mma turn back the time
(Zamanı geriye alacağım)
Back the time, far to when I was nine
(Zamanı geriye al, ben dokuz yaşındayken)
When there was nothing but the good and not good
(İyi ve iyi değil dışında hiçbir şey yokken)
It feels like I was actually more of a person back then Fingers pointed at me from all sides…
(Parmaklar her yönden beni işaret ediyorken daha çok insan gibi hissettirirdi.)
Now they say there's a place I must go, and point at that mountain over there
(Şimdi gitmem gereken bir yer söylerler, oradaki dağı işaret ederler)
That's where you belong
(Burası ait olduğun yer.)
Oh you gon' be alone if you keep stubbornly hanging on to that truth
(Eğer inatla bu gerçeğe tutunmaya devam edersen yalnız olacaksın.)
it means nothing without your team, you're nothing honestly
(Takımın olmadan hiçbir şey ifade etmez, gerçekten hiçbir şeysin.)
You're trying to go from a highway to a little trail
(Küçük bir patikaya giden otoyola gitmeye çalışıyorsun.)
Just listen to me, you'll lose everything that way
(Sadece beni dinle, bu yolda her şeyini kaybedeceksin.)
Like always, you go with the flow, you get better
(Her zaman olduğu gibi, akışına bırakırsan daha iyi edersin.)
F*** that s***, the lifestyle of an étranger
(S*ktir et o b*ku, yabancı hayat tarzını)
I always stand on boundary pipelines
(Ben her zaman sınır boru hatlarında dururum.)
I still dream dreams I'm not allowed to
(Hala iznim olmayan hayallerle rüyalar kuruyorum.)
I dance dances no one sees…
(Kimsenin görmediği danslarla dans ediyorum.)
You keep the silence
(Sessizliği koru)
‘Fore you do somethin' you be a human till the death of you
(Bir şey yapmadan önce ölümüne kadar insan ol.)
I wanna be a human
(İnsan olmak istiyorum.)
‘Fore I do some art
(Biraz sanat yapmadan önce)
It's a cruel world
(Bu zalim bir dünya)
But there's gon' be my part
(Ama orası benim parçam olacak.)
Cuz true beauty is a true sadness
(Çünkü gerçek güzellik gerçek üzüntüdür)
Now you could feel my madness…
(Şimdi benim deliliğimi hissedebilirdin)
You keep the silence
(Sessizliği koru)
‘Fore you do somethin' you be a human till the death of you
(Bir şey yapmadan önce ölümüne kadar insan ol)
I wanna be a human
(İnsan olmak istiyorum)
‘Fore I do some art
(Biraz sanat yapmadan önce)
It's a cruel world
(Bu zalim bir dünya)
But there's gon' be my part
(Ama orası benim parçam olacak)
Cuz true beauty is a true sadness
(Çünkü gerçek güzellik gerçek üzüntüdür)
Now you could feel my madness…
(Şimdi benim deliliğimi hissedebilirdin)
He always said, 'be a human first”
(O her zaman ‘önce insan ol' derdi)
Don't think about making art, just feel all the pain and pleasure, the joy and sorrow
(Sanat yapmayı düşünme, sadece bütün acıyı ve zevki hisset, neşeyi ve üzüntüyü)
What is it with the techniques
(Tekniklerle ne alakası var?)
What is it with the skills
(Becerilerle ne alakası var?)
What is it with all the words
(Bütün bu kelimelerle ne alakası var?)
In your lyrics that you can't feel?
(Şarkının sözlerinde hissedemez misin?)
I don't know what the truth that you spoke about is, but
(Hakkında konuştuğun gerçek ne bilmiyorum ama)
I just go on the paths I find, in my own speed and direction…
(Sadece bulduğum yollarda ilerleyeceğim, kendi hızımda ve yolumda…)
You're dead , but to me you the f***in' contemporary
(Ölüsün ama bana göre sen çağdaş bir lanetsin.)
Still living here, flowing permanently
(Hala burada yaşıyor, sürekli akan)
To all those who stand on boundary lines
(Sınır çizgilerinde duran herkes için)
I give you these nights that I just had to spend
(Sana sadece geçirmek zorunda olduğum bu geceleri veriyorum.)
Shimmering fireworks eventually fall to the ground
(Parıldayan havai fişekler sonunda yere düşer.)
Render unto Caesar the things that are Caesar's
(Sezar'ın hakkı Sezar'a.)
A heart that's burnt black
(Siyah yanmış bir kalp)
I write poems where the ashes were spread
(Küllerin serpidiği yerde şiirler yazıyorum.)
To a life that went back and forth between life and death and To the things that you left behind in this earth in the end
(Yaşam ile ölüm arasında gidip gelen bir yaşam ve sonunda bu dünyada geride bıraktığın şeylere)
I, of course, just hope to be a better adult…
(Ben, tabi kii, sadece daha iyi bir yetişkin olmayı umuyorum…)
You keep the silence
(Sessizliği koru)
‘Fore you do somethin' you be a human till the death of you
(Bir şey yapmadan önce ölümüne kadar insan ol)
I wanna be a human
(İnsan olmak istiyorum)
‘Fore I do some art
(Biraz sanat yapmadan önce)
It's a cruel world
(Bu zalim bir dünya)
But there's gon' be my part
(Ama orası benim parçam olacak)
Cuz true beauty is a true sadness
(Çünkü gerçek güzellik gerçek üzüntüdür)
Now you could feel my madness…
(Şimdi benim deliliğimi hissedebilirdin)