One evening as I rambled
Bir akşam gezerken
Among the leaves so green,
Yemyeşil yapraklar altında
I overheard a young woman
Bir genç kadına kulak misafiri oldum
Converse with Reynardine.
Reynardine'le konuşuyordu
Her hair was black, her eyes were blue,
Saçları siyahtı, gözleri mavi
Her lips as red as wine,
Dudakları şarap gibi kırmızıydı
And he smiled to gaze upon her,
Ve ona bakmak için gülümsedi
Did that sly, bold Reynardine.
Sinsi şey, Cesur Reynardine
She said, ``Kind sir, be civil,
"Nazik sör, medeni olun
My company forsake,
Arkadaşım terkediyor
For in my own opinion
Kendi görüşümde
I fear you are some rake.'Çapkın olmanızdan korkuyorum"
``Oh no,'' he said, ``no rake am I,
"Oh hayır" dedi "Hayır çapkın değilim
Brought up in Venus' train,
Venus'ün trenine getirildim
But I'm seeking for concealment
Ama saklanacak yer arıyorum
All along the lonesome plain.'Yalnız düzlükte"
``Your beauty so enticed me,
"Güzelliğin beni baştan çıkarttı
I could not pass it by,
Geçip gidemedim
So it's with my gun I'll guard you
Yani silahımla seni yönetirim
All on the mountains high.'Yüksek dağlarda"
``And if by chance you should look for me,
"Eğer bi şansla beni ararsan
Perhaps you'll not me find,
Herhalde beni bulamazsın
For I'll be in my castle,
Kalemde olacağım için
Inquire for Reynardine.'Reynardine'e sor"
Sun and dark she followed him,
Günrş ve karanlıkta onu takip etti
His teeth did brightly shine,
Dişleri parlakça parladı
And he led her up a-the mountains,
Ve onu dağlara götürdü
Did that sly, bold Reynardine.
Sinsi şey, Cesur Reynardine