-Two packs of cigarettes a day
Günde iki paket sigara
-The strongest whiskey
En sert içki
-Kentucky can make
Kentucky'nin yapabileceği
-That's a recipe to put a vagabond
Bu reçete bir serserinin
-On his hands and knees
Ellerine ve dizlerine koyulan
-I watched it all up close,
Her şeyi yakından izledim
-I knew him more than most
Onu en fazladan daha çok biliyordum
-I saw a side of him he never showed
Onda bir yön gördüm hiçbir zaman göstermediği
-Full of sympathy for a world that
Dünya için sempatiyle dolu
-Wouldn't let him be
Onun olmasına izin vermezlerdi
-That's the man he was,
O böyle bir adamdı
-Have you heard enough?
Yeterince duydun mu?
[Nakarat]
-What a shame, what a shame,
Ne yazık, ne yazık
-To judge a life that you can't change
Değiştiremeyeceğimiz bir hayatı yargılamak
-The choir sings, the church bells ring
Koro şarkı söylüyor, kilisenin çanları çalıyor
-So, won't you give this man his wings?
Bu adama kanatlarını vermeyecek misin?
-What a shame to have to beg you to
Ne kadar utanç sana yalvarmak zorunda olmak
-See we're not all the same
Hepimizin aynı olmadığını görmen için
-What a shame
Ne yazık
-There's a hard life for every silver spoon
Her gümüş kaşık için zor bir hayat vardır
-There's a touch of grey for every shade
Of blue
Her mavinin gölgelenmesinde gri bir dokunuş vardır
-That's the way that I see life
Bu benim dünyaya bakış şeklim
-If there was nothing wrong,
Eğer hiçbir şey yanlış olmasaydı,
-Then there'd be nothing right
O zaman hiçbir şey doğru olmazdı
-And for this working man they say could
Ve bu çalışan adam için söyleyebilecekleri
-Barely stand
Zor zar kaldırılır
-There's gotta be a better place to land
Yerleşmek için daha iyi bir yer olmalı
-Some kind of remedy for a world that
Dünya için bazı çeşit çareler
-Wouldn't let him be
onun olmasına izin vermezlerdi
-That's the man he was,
O böyle bir adamdı
-Have you heard enough?
Yeterince duydun mu?
[Nakarat]
-What a shame, what a shame,
Ne yazık, ne yazık
-To judge a life that you can't change
Değiştiremeyeceğimiz bir hayatı yargılamak
-The choir sings, the church bells ring
Koro şakı söylüyor, kilisenin çanları çalıyor
-So, won't you give this man his wings?
Bu adama kanatlarını vermeyecek misin?
-What a shame to have to beg you to
Ne kadar utanç sana yalvarmak zorunda olmak
-See we're not all the same
Hepimizin aynı olmadığını görmen için
-What a shame
Ne yazık
-God forgive the hands that laid you down
Tanrım senden vazgeçen ellerimi affet
-They never knew how much a broken heart can break
the sound and change the season
Onlar asla bilmez kırık bir kalbin nasıl sesi kırıp mevsimi değiştirdiğini
-Now the leaves are falling faster,
Şimdi yapraklar daha hızlı düşüyorlar
-Happily ever after
Ondan sonra hep mutlu
-You gave me hope through your endeavors
Bana umut verdin çabanla birlikte
-And now you will live forever
Ve şuan ebediyen yaşayacaksın
[Nakarat]
-What a shame, what a shame,
Ne yazık, ne yazık
-To judge a life that you can't change
Değiştiremeyeceğimiz bir hayatı yargılamak
-The choir sings, the church bells ring
Koro şarkı söylüyor, kilisenin çanı çalıyor
-So, won't you give this man his wings?
Bu adama kanatlarını vermeyecek misin?
-What a shame to have to beg you to
Ne kadar utanç sana yalvarmak zorunda olmak
-See we're not all the same
Hepimizin aynı olmadığını görmen için
-What a shame, what a shame
Ne yazık, ne yazık
-'Cause we're not all the same
Çünkü bizim hepimiz aynı değiliz
-What a shame, what a shame
Ne yazık , ne yazık
-'Cause we're not all the same
Çünkü bizim hepimiz aynı değiliz