""
She cooks you sweet potato you don't like aubergine
Sana tatlı patates yapıyor, patlıcanı sevmiyorsun
She knows to boil the kettle when you hum bars from grease
Ketılı kaynatmayı biliyor sen Greaseden şarkılar mırıldanırken
She senses you are lonely but still she can't be sure
Yalnız olduğunu seziyor ama hala emin değil
And so she stands and waits, stands anticipating
Ve duruyor ve bekliyor, umutla bekliyor
How can she become the psychic that she longs to be to understand you
Seni anlamak isterken nasıl medyum oluyor
How can she become the psychic that she longs to be to understand you
Seni anlamak isterken nasıl medyum oluyor
He brushes thoroughly
Dişlerinin her yerini fırçalıyor
He know she likes fresh breath
Taze nefes sevdiğini biliyor
He rushes to the station
İstasyona koşuyor
He waits atop the steps
Basamakların başında bekliyor
He's brought with him a mars bar
Mars çikolatasıyla gelmiş
She will not buy nestle
Nestleyi yemez
And later he'll perform
Ve sonra gösteri yapacak
A love-lorn serenade, a trade
Terkedilmiş bir serenat, ticaret
How can she become the psychic that she longs to be to understand you
Seni anlamak isterken nasıl medyum oluyor
How can she become the psychic that she longs to be to understand you
Seni anlamak isterken nasıl medyum oluyor
So give her information to help her fill the holes
Boşlukları doldurmasına yardım etmek için bilgi ver ona
Give an ounce of power so he does not feel controlled
Bir anslık güç ver kontrol edilmiş hissetmesin
Help her to acknowledge the pain that you are in
İçinde bulunduğun acıyı görmesine yardım et
Give to him a glimpse of that beneath your skin
Derinin altındakinden bir bakış ver bana
Now my inner dialogue is heaving with detest
İç diyalogum nefretle duruyor
I am a martyr and a victim and I need to be caressed
Ben bir şehit, kurbanım ve bakılmam lazım
I hate that you negate me, I'm a ghost at beck and call
Beni reddetmenden nefret ediyorum, baş işareti ve çağrıyı bekleyen hayaletim
I'm falling and placating, and berating myself for staying
Düşüyorum ve sakinleşiyorum ve kalmam için kendimi azarlıyorum
I'm a fool
I'm a fool
Ben bir aptalım
He greets his stranger meekly a thing that she accepts
Uysalca yabancıyı selamlıyor, kabul ettiği şey bu
She sees him waiting often with chocolate on the steps
Basamaklarda çikolatalarla beklerken görüyor onu
He senses she is lonely she's glad they finally met
Yalnız olduğunu seziyor, sonunda tanıştıklarına mutlu
They take each other's hands walk into the sunset
El ele tutuşup günbatımına yürüyorlar
Do you like sweet potato?
Tatlı patates sever misin?