You Kill Everything You Love
Sevdiğin Herşeyi Öldürüyorsun
There's no point in being careful
Dikkatli olmanın anlamı yok
I'll burn bridges anyway
Nasılsa köprüleri yakacağım
There's no point in talking vicious
Gaddar konuşmanın anlamı yok
(I've) nothing cutting left to say
Kalp kırıcı hiçbir şeyim kalmadı söylenecek
I've achieved my own survival
Hayatta kalmayı başardım
I've refined my own sweet hell
Kendi tatlı cehennemimi tasviye ettim
There's no point in craving beauty
Güzelliği çok istemenin amacı yok
When you'll tear me anyhow
Sen nasılsa beni koparacakken
If I look you in the eye
Eğer gözlerinin içine bakarsam
I swear I'll die
Yemin ederim ki öleceğim
‘Cos you kill everything you love
Çünkü sen sevdiğin herşeyi öldürüyorsun
Should I scar my face?
Yüzümü yaralamalı mıyım?
To find some peace
Biraz huzur bulmak için
While you kill everything you love
Sen sevdiğin herşeyi öldürürken
There's no point in sitting silent
Suskun oturmanın manası yok
There's no reason to stay calm
Sakin kalmak için neden yok
I've no means to look resentful
Kırgın görünmek için yöntemlerim yok
('Cos) everybody you will charm
(Çünkü) sen herkesi cezbedeceksin
(I'm) crowded out by stupid duty
aptal bir görevle dışarı itelendim
Smothered dead by your disdain
senin küçümsemenle ölümüne boğuldum
There's no point in shouting angry
Kızgın bağırmanın bir yararı yok
('Cos) there's no reason i should stay
(Çünkü) kalmamı gerektiren bir sebep yok