"Me"
[verse 1:]
I got a plane in the middle of the night, don't you mind?
-Gecenin ortasında bir uçağım var, umursamıyor musun?
I nearly killed somebody, don't you mind don't you mind?
-Neredeyse birini öldürdüm, umursamıyor musun, umursamıyor musun?
I gave you something you can never give back, don't you mind?
-Sana asla geri veremeyeceğin bir şey verdim, umursamıyor musun?
You see my face like a heart attack, don't you mind don't you mind?
-Yüzümü bir kalp krizi gibi görüyorsun, umursamıyor musun, umursamıyor musun?
I was late but I arrived
-Geç kaldım ama geldim
I'm sorry but I'd rather be getting high than watching my family die
-Üzgünüm ama ailemin ölmesini izlemektense kafayı bulmayı tercih ederim
Exaggerate and you and I
-Abartmak ve sen ve ben
Oh I think I did something terrible to your body, don't you mind?
-Ah sanırım bedenine berbat bir şeyler yaptım, umursamıyor musun?
[verse 2:]
I put your mother through hell, don't you mind?
-Annene cehennemi yaşattım, umursamıyor musun?
I hurt your brother as well, don't you mind don't you mind?
-Kardeşini de incittim, umursamıyor musun, umursamıyor musun?
Oh I was thinking about killing myself, don't you mind?
-Ah kendimi öldürmeyi düşünüyordum, umursamıyor musun?
I love you, don't you mind don't you mind?
-Seni seviyorum, umursamıyor musun, umursamıyor musun?
I put your mother through hell, don't you mind?
-Annene cehennemi yaşattım, umursamıyor musun?
I hurt your brother as well, don't you mind don't you mind?
-Kardeşini de incittim, umursamıyor musun, umursamıyor musun?
Oh I was thinking about killing myself, don't you mind?
-Ah kendimi öldürmeyi düşünüyordum, umursamıyor musun?
I love you, don't you mind don't you mind?
-Seni seviyorum, umursamıyor musun, umursamıyor musun?
Not; verse 1'da Matt'in bakış açısından, verse 2'da babasının bakış açısından yazılmıştır.