Air like water, water like stone, birds elopes with the sun.
Su gibi hava,taş gibi su, kuşlar güneşle beraber kaçıyor
A velvet quietus furtively draped over ears
Bir kadife kulakların duyduklarını gizlice temize çıkarıyor
Quartz underfoot and crystalline opal tears
Kuvars ayak altında ve kristal opal gözyaşları
Welcoming webs of gasping despair
Nefes nefese kalmış umutsuzluk ağlarına hoş geldin diyor
Nival anphora textures the air
Nival anphora(?) havayı dokuyor
Anamnesis waltzes through...
Hatırlatmalar vals yapıyor..
The windows, shut tight, and the fires are fueled...
Pencereler, sıkı sıkıya kapalı ve ateşler alevlenmiş
Reminding naÏveté of it's magnitude's inferiority.
Büyüklüğün alçaklığı hatırlatan saflığı
Skyward stretching arms become thin and weak.
Gökyüzüne doğru gerilen kollar zayıflamış ve güçsüzleşmiş
Bony fingers comb the clouds then curl into fists, admitting defeat.
Kemikli parmaklar bulutları tarıyor ve yumruklara duğru bükülüyor,yenilgiyi kabul ederek.
Blood concedes to gravity's pull, leaving hollow skeletons all erect, perforating the skyline
Kan yerçekiminin gücünü kabul ediyor, oyuk erekte iskeletleri terk ediyor,göğe doğru deliyor
-- an impenetrable cage... like skin drawn tight, and canvas cracked with age.
Girilemeyen bir kafes.. sık çizilmiş deri gibi, ve tuval yıllanarak çatlamış
Escapist flights and lengthy nights as some succumb and slumber awakes...
Gerçeklerden kaçan, iyice firarda ve uzun geceler..bazıları yenik düşer ve uykusundan uyanır
Faces count minutes 'til noon -- solar ghosts come kiss the moon goodnight -- grey memories for now.
Yüzler,ay doğana dek dakikaları sayıyor. Güneş hayaletleri gelip aya iyi geceler öpücüğü verir. Şimdilik bunlar gri anılar..
A thousand families, down, will fall.
Bir aile, alçalıyor,düşecek.
Nival tears bury them all!
Nival gözyaşları hepsini gömecek
Like absconding tides, birds elope with the sun.
Kaçan gelgitler gibi, kuşlar küneşle beraber kaçıyor.
A barren desert soaked in bleach
Çorak bir çöl çamaşır suyuna batırılmış
A sickly pallor and opal touch
Hastalıklı bir solgunluk ve opal bir dokunuş
Hallucinating, shattered glass falls as the atmosphere cracked and we are invaded by emptiness black.
Kendimizden geçiren, paramparça camlar atmosfer,çatlamış ve biz boş karanlık tarafından zaptedilmişiz gibi düşer.
The brain keeps the body company.
Beyin, beden bütünlüğünü sürdürüyor.
The continent is a new born, trying to breathe.
Yeni doğan bir kıta, nefes almaya çalışıyor.
Accepting his fate and falling asleep, the child is a woman, resting in peace.
Kaderini kabullenmiş ve uykuya dalmış,bu çocuk bir kadın, huzur içinde uyuyor
Accepting the sleep as a blackness forcing it's way in and pushing air out through heavy lungs...
Uykuyu kabullenmiş,karanlık onu kendi yolunda zorluyor ve havayı ciğerlerine doğru itiyormuş gibi.
And heavy are the clouds that reach so deep and smother the land in a heavy shroud.
Ve diplere ulaşan ağır bulutlar,şehri ağır kefenlere boğuyor.
Eyes press closed and words are now visible.
Gözler yayına kapalı ve kelimeler görünür halde şimdi.
The sky is an eggshell waiting to hatch.
Gökyüzü, yumurtadan çıkmayı bekleyen bir kabuk.
The ground is the air, the wind, the trees, the Earth, the water, the fire...
Toprak,hava. Rüzgar,ağaçlar,dünya,su,ateş..
Sculptors working the clay, carving angels and gargoyles, and columns as pixies dance to appease the leaves.
Çamurla uğraşan heykeltıraşlar, melekleri ve şeytanları oyuyor ve sütunlar yaprakların gönlünü almak için danseden periler gibi..
Faces that once turned to catch the light, frown and turn desperately down towards
darkness.
Işığa yakalanmak için dönen yüzler, sinirlenmiş ve umutsuzca karanlığa dönmüş.
Float to the stiff, grey Earth.
Suç ortaklığına yüzen, gri dünya..