Tell me something, tell me something, will I die, will I die on a rope?
Bir şey söyle, bir şey söyle, ölecek miyim, asılacak mıyım?
Tell me something, tell me something, will I die, will I die?
Bir şey söyle, bir şey söyle, ölecek miyim, ölecek miyim?
I wish that you didn't love me no more, I've been dead for years,
Keşke beni daha fazla sevmesen, yıllardır ölüyüm ben.
I wish that you didn't own me no more, I've been here before.
Keşke beni daha fazla sahiplenmesen, daha öncede bunları yaşadım.
Tell me something, tell me something, will I die, will I die on a rope?
Bir şey söyle, bir şey söyle, ölecek miyim, asılacak mıyım?
Tell me something, tell me something, will I die, will I die? No, I won't!
Bir şey söyle, bir şey söyle, ölecek miyim, ölecek miyim? Hayır ölmeyeceğim!
I want to draw the blood from your neck, spill the lies in your bed.
Boynundan kan akıtmak, yatağına yalanlar dökmek istiyorum
I will give you a holy white rose, cut the tongue from your head.
Sana kutsal bir beyaz gül verip başından dilini keseceğim.
I belong to a line of red scent, teach the heart to reflect.
Kırmızı kokunun bir çizgisine aitim, kalbe yansıtmayı öğretirim
The wound is wise for primal black eyes, there's a scarlet letter in my chest.
Yara asli siyah gözler için bilgedir, göğsümde kızıl bir harf var.