I trade the whip out for a bike, uh
Bir bisiklet almak için ticaret yaptım, uh
Designer for some Nikes
Bazı Nike tasarımcıları için
Switch the stripper for a wife
Striptizci bir eş için değiştim
Black tie for a white tee, uh
Beyaz bir tişört üzerine siyah bir kravat, uh
I've been moving lightspeed, lightspeed, lightspeed, lightspeed
Işık hızını takip ediyordum, ışık hızını, ışık hızını
Lightspeed, lightspeed, lightspeed, lightspeed
Işık hızı, ışık hızı, ışık hızı, ışık hızı
Look, I don't want to try
Bak, ağlamak istemem
Keep it cool like iced tea
Buzlu çay gibi soğuk kalayım
So if I seem shy
Eğer ben utangaç görünürsem
It's 'cause you seem so shiesty
Sebebi senin çok çekingen görünmen
Sellin' what you buy, buy, buy
Sattığını satın alıyorum
Just a product of the 90's
Sadece 90'lardaki bir ürünü
If you close your eyes, uh
Eğer sen gözlerini kapatırsan, uh
That's where you'll find me
Beni burada bulacaksın
NAKARAT
I'm the devil's advocate
Ben şeytanın avukatıyım
You don't know the half of it
Sen yarısını bilmezsin
Good luck tryna manage it
Başarı denemen için iyi şanslar
If a God is a dog, and a man is a fraud, then I'm a lost cause
Eğer Tanrı bir köpekse ve bir adam bir dolandırıcı, sonra ben bir kaybım çünkü
Ooh, ooh-ooh
Twenty-two's on the ride (Ride)
22. sürüşün (sürüş)
Bring me back a five piece (Five)
Bir bütündeki beş parçayı bana geri getir
Same ticket for the rent, yeah
Kiralamak için aynı bilet, evet
But I split it with a dime piece, uh
Ama bir kuruş parça ile bölünürüm, uh
Married to my friends
Arkadaşlarımla evliyim
They don't always like me
Onlar daima benim gibi değiller
I stay together for the kids, uh
Ben çocuklarla birlikte kalıyorum, uh
I gotta do the right thing
Ben doğru olan şeyi yapmalıyım
It ain't right for me
Bu benim için doğru değil
Is it right for you?
Senin için doğru mu?
If you're missing me
Eğer beni özlüyorsan
There is one thing to do
Yapabileceğin bir şey var