What makes a grown man wanna cry?
Ne büyük bir adamın ağlamak istemesine neden olur ?
(Cry, cry, cry, cry)
(Ağla, ağla, ağla, ağla)
What makes him wanna take his life?
Ne hayatını almasını istemesine neden olur ?
(Yeah)
(Evet)
His happiness is never real
Mutluluğu asla gerçek değil
(Real, real, real, real)
(Gerçek, gerçek, gerçek, gerçek)
And mindless sex is how he feels
Ve akılsız seks nasıl hissediyor?
Ooh, he feels
Ooh, hissediyor
When it's time, when it's time, when it's time
(Zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde)
It won't matter (It don't matter)
Önemli olmayacak (önemli değil)
It won't matter (Matter)
Önemli değil
When it's time, when it's time, when it's time (Time, it's time, babe)
Zamanı geldiğinde
It won't matter (It won't matter, babe)
Farketmeyecek ( farketmeyecek bebeğim)
It won't matter (Ya)
Farketmeyecek
It was like he was never there
Asla orada olmadığı gibiydi
(It was like he was never there)
Asla orada olmadığı gibiydi
It was like he was gone in thin air, oh
İnce havada gitmiş gibiydi, oh
When it's time, when it's time, when it's time, oh baby
Zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde,oh, bebek
It won't matter, it won't matter, baby
Önemli olmayacak,önemli olmayacak,bebek
(When it's time, when it's time, when it's time)
(Zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde)
(It won't matter, it won't matter)
(Önemli olmayacak,önemli olmayacak)
(When it's time, when it's time, when it's time)
(Zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde)
(It won't matter, it won't matter)
(Önemli olmayacak,önemli olmayacak)
(It was like he was never there)
Asla orada olmadığı gibiydi
(It was like he was gone in thin air)
(İnce havada gitmiş gibiydi)
(When it's time, when it's time, when it's time)
(Zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde)
(It won't matter, it won't matter)
(Önemli olmayacak,önemli olmayacak)
(When it's time, when it's time, when it's time)
(Zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde)
(It won't matter, it won't matter)
(Önemli olmayacak,önemli olmayacak)
(When it's time, when it's time, when it's time)
(Zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde,zamanı geldiğinde)
(It won't matter, it won't matter)
(Önemli olmayacak,önemli olmayacak)
Ooh, now I know what love is
Oh, artık aşkın ne olduğunu biliyorum
And I know it ain't you for sure
Ve kesinlikle onun sen olmadığını biliyorum
You'd rather something toxic
Sen zehirli birşeyi tercih edersin
So I poison myself again, again
O yüzden kendimi , zehirliyorum
'Til I feel nothing
Hiçbirşey hissetmeyene kadar
In my soul (In my soul)
Ruhumda (ruhumda)
I'm on the edge of something breaking
Birşeyin kırılma noktasındayım
I feel my mind is slowly fadinAklımın yavaşça solduğunu hissediyorum
If I keep going, I won't make it
Eğer gitmeye devam edersem, yapamayacağım
If I keep going, I won't make it
Eğer gitmeye devam edersem, yapamayacağım
And it's all because of you
Ve hepsi senin yüzünden
It's all because of you
Hepsi senin yüzünden
It's all because of you
Hepsi senin yüzünden
It's all because of you
Hepsi senin yüzünden
Woah, woah
Woah
Don't you, baby (Hey!)
Sakın bebeğim
It won't matter, baby
Önemli olmayacak,bebek
Don't you know?
Bilmiyor musun ?
Don't you know?
Bilmiyor musun ?
Ooh, no
Oh, hayır