Par-dessus l'horizon aux collines brunies,
Le soleil, cette fleur des splendeurs infinies,
Se penchait sur la terre à l'heure du couchant ;
Une humble marguerite, éclose au bord d'un champ,
Sur un mur gris, croulant parmi l'avoine folle,
Blanche épanouissait sa candide auréole ;
Et la petite fleur, par-dessus le vieux mur,
Regardait fixement, dans l'éternel azur,
Le grand astre épanchant sa lumière immortelle.
Et, moi, j'ai des rayons aussi ! lui disait-elle.
kahverengi tepelerin üzerinde ufuktan
güneş, sonsuz parlaklıkların bu çiçeği
uyku saatinde toprağa uzanıyordu
alçak gönüllü bir papatya,bir tarla kenarında
yabani yulaflar arasında çökmüş gri bir duvar üzerinde
saf halesiyle açmış beyaz
ve küçük çiçek, eski duvarın üzerinden
sürekli bakıyordu, sonsuz maviliğe
büyük yıldız ölümsüz ışığını akıtarak
" ve ben, benim de ışınlarım var" diyordu ona